HAYALET YAZARLARININ KÂTİBİ PESSOA
Herkes için hayat değerli. Bu yüzden hepimiz çaba göstermiyor muyuz? Güzel yaşamaya, uzun yaşamaya çalışmıyor muyuz? Bunun için değil mi dünyanın hengâmesi? Peki bir değil de birçok hayatı yaşama olanağımız olsaydı, aynı şeyleri yapar mıydık? Bana bütün bunları düşündüren, Portekizli yazar Fernando Pessoa. Hani
Gaile ile dolu ve bir o kadar da yalnız bir roman.
Kurgusu ise sıra dışı. Yazım, okumayı akıcılıkla buluşturmasa da merakla teşvik ediyor. Kaleme alındığı yıllar düşünülürse yazar adına ütopik bir roman denemesi ile yola çıkılmış gibi gelebilir ancak romanda ilerledikçe konunun dağılmadan ilerlemesi ve ütopik unsurların salt bir bireyin duygulanımlarından ortaya çıkabilecek naif bir romantizme dönüşmesi ile ayakları yere daha iyi basan bir görüntü ortaya çıkıyor. Az da olsa politik göndermeler, farklı coğrafyalara ve belirli bir döneme ait olduğu için uzmanı olmayan kişilerde bir karşılık bulmayabilir ancak bu durum, kitabın önünde bir engel olamayacak kadar küçük bir paya sahip.
Adolfo Bioy Casares'in "Morel'in Buluşu" romanı, sizi gizemli bir adaya ve zamanın akışına meydan okuyan bir maceraya sürüklüyor. Issız bir adada mahsur kalan bir adam, kendisini gizemli bir şekilde izleyen insan figürleriyle karşı karşıya kalır. Bu figürler gerçek mi, yoksa bir hayal mi? Morel'in mucizevi makinesi neyi
Sömürgeciliğin bir mirası da kendisine karşı kullanılan yöntemlerin dünya çapındaki etkisidir. İngilizlerin Hindistan'ı terk etmesinden sonra Gandi'nin dünya çapında bir üne kavuşmasının temel sebebi kendisinin ve takipçilerinin şiddete başvurmamış olmasıydı. En önemli örneklerden biri de bir derse katılmasının ardından Gandi hakkında
İşte, karabasan hâlâ sürüyor… Başarısızlığım kesin ve ben düşler anlatıp duruyorum. Uyanmak istiyorum, ama en zalim düşlerden kurtulmaya engel olan o dirençle karşılaşıyorum.