Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
yaprakla yağmurun aşkı meselâ
kim olsa serpilen coşturuyor bizi
imreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
silkiniyor vuran her damlayla.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
bakıp başkasının
2084 bir din distopyası. Adının da çağrıştırdığı gibi Orwell’ın 1984’üne ithaf niteliğinde. Orwell’ın tek parti yönetimindeki totaliter dünyasını Sansal teokratik totaliter bir dünya olarak biçimlendirmiş ve farklı bir politik kurgu.
Daha önce de bahsetmiştim distopyalar geleceği anlatsalar da çağın sorunlardan yola çıkarak yazılır ve #2084 ‘ün değindiği sorunlar çok da yabancısı olmadığımız konular. Kitabı çok sevmeme neden olan etkenlerden biri ne yazık ki bu sorunlarla tanışıklık.
Sansal din tahakkümünde insanların nasıl sorgulamadan-şüpheden uzaklaştığını ve din-dil arasındaki ilişkiyi detaylı irdelemiş. Orwell’ın ‘çift düşün’ tekniğine de yer veriyor.
#boualemsansal Cezayir’li bir yazar ve hükümeti eleştirdiği için ülkesinde sistematik sansür mağduru. Umarım Sansal’ın başka kitapları da dilimize çevrilir. Sansal’ı daha çok okumalıyız.
Ve çok sevdiğim @sirinetik in çevirisi
Nobel ödüllü yazar Toni Morrison, siyahların yaşadığı olayları gerçekleri acindirarak değil, resmen tokatlayarak yazan 1yazar bu okuduğum 3.kitabi ilk kitap dışında 2sini de çok sevdim ama içinde en zorlayaci ama en unutulmazi bu olacak gibi yazdığı varolabilme hikayesiyle...
"1 düşün. Tanıdığım herkes ya öldü ya da yok oldu; ya da ölüp yok
‘Yazarların annesi’nden bir güzel roman..
Zorlutuna cumhuriyetin ilk yıllarına insanlığı/ anneliği ve öğretmenliğiyle tanık olmuş ve yazarlığıyla da o zamanların esinlerinden bizlere getirmiştir. Yazar, kitaplarında mekanları/ kişileri o kadar net ifade edip tanımlıyor ki, okurken biçimce zorlanmıyorsunuz, size sadece süregelen olaylarda merakla ilerlemek kalıyor..
Zorlutuna kitabın başında belirtmiştir, kitap gerçek bir hikayeden yola çıkarak romanlaştırılmış, biz de son haliyle yine bir anne/ yine aşk ve yine zincirleri birbirine kuvvetle bağlayan duyguları okuyoruz..
Kitapta, Nadide eşi Dr. Hâmid ve üç çocuğuyla (Demir, İpek, Çelik) mesut yaşarken yoldan çıkan günlerin aksi vuruyor yüreğinize. Bir gün, çocukluğunu bildiği, yaşça kendisinden küçük, kardeşi gibi gördüğü Dündar’la karşılaşıyor Nadide. Dündar onca yıllara rağmen bu karşılaşmayı sanki bekliyor gibi memnun, Nadide’yi hiç de ablası olarak görmüyor ve kalbi geçmişteki keman seslerinin taze seslenişiyle aşkla atıyor. Olaylar buradan cereyan ediyor ve başlıyor hikayenin şaşılacak örgüleri..
Kitabın adının verildiği ‘Beyaz Selvi’ isimli besteyle, kişiler/ olaylar unutulmuş ama bu bestenin verdiği hissiyat yüreklerce dalgalanmaya devam ediyor..
Kitaptan bir alıntıyla noktalamaya müsait keyifli bir romandı..
“Sen baştan başa beyaz bir kadınsın; sen bütün vefasın, faziletsin! Karşında saygı ile eğiliyorum..” (S/59)
Keyifli okumalar/l/a..
Beyaz SelviHalide Nusret Zorlutuna · Panama Yayıncılık · 201969 okunma