İlkokuldaki öğretmenimin verdiği 'üç yıldızlı aferin' imzasını özledim. Masumca bir özlem... Nasıl yaptığını bir hatırlasam atacağım imzayı tüm başardığım şeylere.
Sevgililer sevgilisine hasretle, muhabbetle....
Asrın ruhsuzluğunda ruhlar taş kesilmişti, Gündüzler karalardı gecenin siyahını, Mazlumlara sağırlar, körler baş kesilmişti, Kahkahalar boğardı mağdurların ahını. Ufuklar açılmazdı, ufuklar karanlıktı, Tezatlar kudurmuştu, vahşet kahramanlıktı. Baş diye tanıyorken cemiyet ayağını, Cehennemler kaynardı mazlumun yarasında. Kaç kanser kemirirdi
Reklam
Alıntıdaki "Suna" ismini görünce; En küçük teyzem, ikinci evlâdını dünyaya getirirken 29 yaşında vefat etti doğum esnasında. İsmi Suna idi. Evlâdını kimse büyütmeye yanaşmayınca annem (o dönem maddî açıdan pek iyi durumda değildik, annem layıkıyla bakamam endişesiyle üzülse de elhamdülillah Allah hep yardımcımız oldu) henüz yeni doğmuş
ölümsüzlüğü arayan gılgamış

ölümsüzlüğü arayan gılgamış

@protagonist_
·
9mo
"...aç kapıyı suna su büyük yağmurda ıslandım şarabın var mı suna su sabahı bulacağız ha.."
Sayfa 88 - iş bankası
Arı vız derken, Gönlü cız eden, Bal'ın yer isen, ağrın geçer mi? Dünya düz diye, lafın eder iken, Sonu başı bilen, güžaf eder mi? Yolda olan yaren bulup gider de, Yoldan olan şaşan, geri döner mi? Bir sen değil sonu bulan bilen derviş, Sen oldum, bildim zanna düşer mi? Sen var diye ses edip duran döven de, Senden yol bulan, vardan yoğa doner mi?
Adımı hiç anma! Eşkâlim kırık ve yıkıktır benim. Adı olmayan yerlerden kayıp adreslere inatla irtica edenim! Şehrim yalnızca kör odalarda yumuyor gözlerini. Annesiz büyümüş çocuklar uyur dizlerimde! Kaçtır sessizliğimde sallıyorum sağır dilsiz, ezilmiş hayatları. Ve camlarımda zatürreler büyür bir başına. Olağanüstü hâl ilan edilir her gece! Seviyorsan eğer bu düzenin bir şeylerini, adımı hiç anma! Vatanım yok üstelik, ben bu asrın mültecisiyim! İçli içli Türküler çalınmış coğrafyamda. Ekmeğimi alıp ölüm bırakmışlar serçelerin konduğu avuçlarıma. Yarınından vururlar Anneleri! Sırtımda bir Kâbil kurşunu ve dilimdeki kesiğin sahibi dostum Yahuda! Cennet'te Havva, Kudüs'te Meryem ağlar hâlâ! Söyleteni değişen, kaderi aynı olan anonim bir yanıktır yüreğim! Boğazımda bir hançer gıcıklığı, insanlardan kalma. Bütün insan yüzlerinin biraz biraz karıştığı sözcükler var lisanımda. Kelimelerin biraz yağmur, biraz da zeytin kokmuyorsa acıma hiç aldırma! Asırlardır dilim kavruk, lehçem kıtlıktır benim! Ne zaman anlatacak yada yağacak olursam, kaçışır yukardan aşağıya yalnızlık boşalan yağmurlar. Gözkapaklarıma akrostiş bulutların resimleri çizilir. Ebva'da almış bu dünya hüzünden yüzünü. Sığınıp durduğumuz Hiralar, ayağı öpülesi bir yetimin emanetidir!
biraz konuşalım mı
... - Önceden bir mekana eş, dostla yemeğe gidilir, hesabı ödeyip arabaya bindikten sonra yanındakine 'para verdik ama değdi' denilir ve müziğin sesi açılıp keyifli keyifli evin yolu tutulurdu.. + Şimdilerde arabaya binince yanındakine; 'yemek, ortam güzeldi ama bu yemeğin hakkı bu para değildi' deyip, farın aydınlattığı yoldan gözümüzü ayırmadan eve kadar 'yapmasaydık iyiydi' pişmanlığı ile susuluyor. - Seni sevmeye başladım nedense? + :) . .
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.