Atatürk'ün "yurtta sulh, cihanda sulh" sözünün önemi, neden Ortadoğu bataklığında olmamamız gerektiği, 20.asrın başlarında bütün enerji ve zenginliğimizin nasıl heba edildiğini anlamak için her vatandaşın okuması gerekiyor. Nadiren gülüp, çoğu zaman hüzünleneceğiniz, zaman zaman da gururlanacağınız bir hatırat.
On dokuzuncu asrın on dördüncü yılında henüz yirmi yaşımı tamamlıyordum. Bir yaprak kadar hafiftim: İçimin hiçbir kaygı ile burkulduğunu hissetmiyordum.
Eğer yaşınız 14-17 arasında veya bu yaşlarda takılı kalmış biriyseniz muhtemelen seversiniz diyerek başlayayım. Kitaba gelirsek, açıkçası kafayı yiyerek okumaya çalıştım, ancak bitmedi. Bitirmeye çalışıp beynimdeki nöronlara daha fazla işkence yapmak istemedim.
Spoiler içerebilir.
Baş karakterdeki kızın acınası hâli gerçekten kafayı yememe
On dokuzuncu asrın on dördüncü yılında henüz yirmi yaşımı tamamlıyordum.Bir yaprak kadar hafiftim :İçimin hiçbir kaygı ile burkulduğunu hissetmiyordum.
Ankaradaki Meclis'in meclis sistemi olarak konvansiyonel ihtilâl meclislerinden önemli farkı vardı. Meclis üyeleri içerisinde muhalif gruplar vardı. Bu muhalif gruplar sadece sol veya muhafazakâr değildi aynı zamanda Enver Paşa'yı tutan Ittihatçı militan grup vardı. Mustafa Kemal Paşanın asıl uğraştığı takımda bunlardı. Bunların amacı Türkiye