“ bu kez ben de tanık oldum bu dönüşüme”
Her şey çoktan çıplaklaştığında, aralık, ocak, şubat ayında bile taşır solgun yapraktan giysisini; fırtına çekiştirir her tarafını, üzerine kar yağar, kârlar eriyip akar sonra, cılız yaprakları, ilk başta koyu kahverengiyken , giderek açılır, incelir, ipeksileşir, ama ağaç bırakmaz onları, körpe tomurcuklarını korumak zorundadır. Sonra bir gün, her ilkbaharda, her defasında beklenenden daha geç bir zamanda, birdenbire değişir ağaç, eski yapraklarını döker, onların yerine su su yüklü, körpe tomurcukları kuşanır.
6 Kasım'da Atatürk, yataktan son olarak kalktı. Afet Hanım'la yanında hizmet edenler onun ayağa kalkmasına yardım ettiler. Omuzları incelmiş, kemikleri fırlamıştı. Yalnız elleri o güzel biçimini kaybetmemişti. Hepsine teker teker elini uzattı, onlar da bunu bir daha yapamayacaklarını iyi bilerek, bu eli öptüler. Ertesi gün doktorlar, bir
Sayfa 706Kitabı okudu
Reklam
_Kadın olsam hayat kadını olurdum. _Bir çiçeğe konan kelebek olmaktansa, bir boka konan sinek olmayı tercih ederim. _Kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. _Beni soğuk, kibirli, ukala falan bulduysanız sizi sevmemişimdir. Sevdiğime kedi gibi olurum ben. _Yeterince dürüstsen, fazlasıyla
Plastik Sanatlar Resim, Heykel ve Mimari Üzerine
"Mousaların kayırmasıyla, demek istediğim şiirsel yetenekleriyle yaşamaya çalışan kimse bana bir bakıma cazibesiyle hayatını kazanan bir kıza benzer görünür. Her ikisi de alçak ve bayağı kazanç için en iç özlerinin özgür bağışı olması gereken şeyi kirletir. Ich singe, wie der Vogel singt, Ağaç dallarındaki kuşlar gibi, Der in den Zweigen wohnet. Söylerim şarkımı. Das Lied, das aus der Rehle bringt, Ödüldür cömertçe verdiğim, Ist Lohn, der reichlich lohnet. Gırtlağımdan işitilen şarkı."
Büyük büyük laflarla ruh, mana, duygu dediğimiz, acı ve ıstırap dediğimiz şeylerin gerçekte ne kadar da güçsüz, zavallı, acı veren şeyler olduğunu korkuyla şu an dahi hissediyorum. Çünkü bütün bu yaşadıklarım en aşırı düzeyde bile olsa acı çeken, kıvranan insan bedenini tamamen yok etmeye yetmiyor çünkü böyle anlarda bile insan üzerine yıldırım düşen bir ağaç gibi yere serilmek yerine, damarlarında akmaya devam eden kan sayesinde ayakta kalabiliyor.
Çiçeklerin Hristiyanı ya da putperesti yoktu, onlar sürekli Halık'larına döner, hep O'nu zikrederlerdi. Onların zengini fakiri de yoktu. Ağaçların arasından nankörlük eden çıkmazdı hiç. Kendine hava, su ve güneş ışığı verildiği takdirde zikrini tamamlar, çiçeğini açar, meyvesini verirdi. Onlar yalanı bilmezdi, hasetten bihaberdirler. Bir ağaç, meyvesini ona el uzatan herkese vermeye hazırdı. Bir gül, kokusunu ona uzanan her buruna koklatmaya nazırdı. Onlar aldıkları emre bir an bile aykırı hareket etmiyorlardı. Güneş, ışığını her sabah saçıyor, Ay her gece insan üzerine parlıyordu. Benim için ibadet, sadakat ve teslimiyet böyle bir şeydi. Sınırsız, sonsuz, aralıksız... Şeriatta namaz beş vakittir, Hakikatte ise her nefestedir.
Sayfa 46
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.