Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin Üzerinde uyuduğumuz yavru kuşların tüy renkli sıcaklığı. Ey damarlarımızda donan buz yüzlü heykeller beldesinden Yıkıntılar sonrası sığındığım şefkat anası Ey dağları yerinden oynatan ses ey mermeri toz eden rüzgar Ey alemi donatan ışık toprağa can veren el.
Erdem Bayazıt
Erdem Bayazıt
NOTLAR 2(oblomov)
Buraya kadar genel hatlarıyla üzerinde durduğumuz Batı edebiyatında gerçekçilik akımının yansımalarıyla eserlerini oluşturan belli başlı gerçekçi yazarlar bağlamında gerçekçiliğin özünü insan ve çevresinin oluşturduğu sonucuna varılabilir. 19. yüzyılın tüm gerçekçi yazarları, gerek soylu gerekse yoksul insanlar aracılığıyla yaşadıkları dönemin toplumsal koşullarına objektif bir bakış açısıyla dikkat çekerek yazdıkları eserlerde hayatın gerçeklerini görmeden yaşanılamayacağını gözler önüne sererler. “Şiirsel gerçekçilik” ve “humor” kavramları üzerinde Wolfgang Preisendanz gerçekçi şairi şöyle tanımlar: “Gerçekçi şair, nesnelerin hâkimiyetine girmediği gibi onların sübjektif esaretine de düşmeyen kimsedir.” Macar edebiyat bilimcisi Georg Lukacs “Avrupa Gerçekçiliği” adlı eserinde gerçekçiliğin bu özelliğini şöyle gösterir: “Flaubert (kendi öğrencisi olan) genç Maupassant’a bir ağacı, onu bütün ağaçlardan ayıran özellikleri keşfedene kadar gözlemlemesi, ancak ondan sonra o belli ağacın biricik niteliğini uygun bir biçimde dile getirecek sözcükleri aramasını söylerdi.” Gerçekçi bir eserde yazar ve kahramanının ilişkisi göze çarpan bir özellik değildir. Bu durum edebiyat araştırmacısı Rauf Mutluay’ın çalışmasında İvan Sergeyeviç Turgenyev’in (1818- i.1883) sözleriyle şöyle tanımlanır: “Romancı ile roman kahramanları arasındaki göbek bağı kesildi. kaynak: I_A_GONCHAROVS_NOVEL_OBLOMOV_IN_CONCEPT_OF_RUSSIAN_REALISM_Rus_Gerçekçiliği_Bağlamında_İ_A_Gonçarovun_Oblomov_Adlı_Romanı_
Reklam
Keşke
Eskilikten sararmış, modası geçmiş bir çantanın içinde unutulmuş, siyah beyaz bir fotoğrafın köşesine ilişmiş gibiyim. Sahildeyim, gözlerim uzun oltaya gezen balıkçının umudunda. Bir tanecik çekse! Kofanasından, sırtıkarasından, buradan göremesem de gülse yüzü, gözleri şöyle bir yanıp sönse. Misina işaret parmağının boğum yerini yakarken
Dar Li Ser Koka Xwe Mirov Li ser Zimanê xwe Şîn Dibe. (ağaç kökü üzerinde,insan dili üzerinde yeşerir)
Mehmed Uzun
Mehmed Uzun
Arriving Somewhere But Not Here - Porcupine Tree
Yürümeyi ve yürürken düşünmeyi seviyorum, yolda olmak metaforu düşün dünyamdaki ilerleyişe bir paralellik oluşturuyor sanırım. Aman canım, yürüyorum işte. Buna ihtiyaç duymam pek tabi. Zira yürüyüşlerim kendime doğrudur. Dağın tepesinden yuvarlanmaya başlayan bir kartopu misali, ben yürüdükçe benliğim büyür önümde. Ve yürürken etrafımda algıladıklarımı da bu yolculuğa dahil ederim. Gölgelerinin bin bir kıvrımıyla bir söğüt ağacı bana kaderi hatırlatır, üzerine çıktığım kaldırım ise hayatımda atladığım eşikleri. Kaldırımın farklı renkli desenleri üzerinde uydurduğum yürüme oyununda, hayatımın bir oyun olduğunu anlarım. Sokak lambasının altından geçerken fark ederim zihnimdeki karanlıkları. Kendimden geçişimi aşikar eder spontane gelişen rotalarım. Yürüdükçe büyürüm, tıpkı büyüdükçe yürümeye başladığım gibi.
Müslüman, Terörizm ve şair İsmet Özel
Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir. (Enfal 60) *** Bir aylık mesafeden
Reklam
1,000 öğeden 891 ile 900 arasındakiler gösteriliyor.