Vahşet;
Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlanmızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç şenindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNÎZÎ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Liman YayınlarıKitabı okudu
dengelenmek
... dengelenmek için nötrleşmek gerekir. Acil olarak yapılacaklar listesinin başında ise topraklanmak vardır. Bir yastığı ağzınıza kapatıp avazınız çıktığı kadar bağırmak, toprakta çıplak ayakla yürümek, ağaçlara sarılmak ya da ağaca yaslanmış vaziyette yine çıplak ayaklarımızla toprağa basmak, Toprak alanlarda en az 5 dakika zıplayabildiğimiz kadar zıplamak, evimizdeysek duş almak ve duşumuza limon suyu, tuz ya da elma sirkesi eklemek, çok öfkeliysek uyumaya çalışmak ve bir süre uyumak bizi nötrleştirecektir. Aşırılıklarımız bir rutin ve nöbet gibi sık sık tekrar ediyorsa topraklama sürecine yoga, meditasyon gibi şifa tekniklerini, ayrıca yapabiliyorsak spor ve yüzmeyi dahil etmeliyiz. Kendinizi dengeledikten sonra farkındalık yükselecek, kendini tanıma süreci de pekişecek ve kendinizi sevme süreci başlayacaktır. Böylelikle daha sağlıklı ve ne istediğini bilen, isteği hakkında net olan ve o istediği şeyi muhakkak alan, alamadığı şeyler olduğu vakit akışa teslim olma erdemliliğini gösteren birey ortaya çıkar....
Sayfa 23 - Nemesis kitap
Reklam
Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağım ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç senindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNİZİ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ!"
kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. herhangi bir nedeni yoktu. ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. soru sorulmadı. yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. o da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. donra sessizlik oldu. çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "ben kötü bir şey yapmadım ki. neden dövüyorlar bizi. sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. bağırmış da olabiliriz. belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. ama biz üşümemek için koşuyorduk. belki de baba bütün suç senindi." yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. dönecek yerleri yoktu. "ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "ben de bir şey yapmadım. ama bir suçlu gerek adalet için. ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında taşa tutuyorsunuz. KALBİNİZİ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ..."
Bir ağaç, baltayla kesilmeyecek kadar büyükse yerliler onu bağırarak deviriyorlarmış. ... Özel güçleri olan oduncular, şafak vakti ağaca sinsice yaklaşıp avazı çıktığı kadar bağırıyorlarmış. Buna otuz yıl boyunca devm ediyorlarmış. Ağaç önce ölüyor, sonra devriliyormuş. İddiaya göre bağırmak, ağacın ruhunu öldürüyorum.
Sayfa 104 - AltınKitabı okudu
Ağacın gövdesine vurdu. Bir daha. Sonra bir daha ve bir daha.Ağaca attığı her tekmede içindeki gerginlik çözülüyordu ve en sonunda o gerginlik anlaşılması güç çığlıklar halinde dışarı çıktı.Bağırdı, ağacı tekmeledi ve yine bağırdı. Bağırmak iyi geli­yordu.
Sayfa 261 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.