Kafamın içindeki müzik sesi siren sesleri ile karışıyor. Bağırışlar ve sirenler arasında içinde bulunduğum o sıkışıklık hissi hiç geçmiyor. Kaybettiğim bilincim ruhumu gerçekten de yaralı bir kumru olduğuma inandırmaya yetiyor. Ne etrafımdaki yosunlar beni bırakıyor ne de ben yaralı yanımı bırakıyorum. Hani hayatımız boyunca hep bir yerlerden sıyrılmaya, çıkmaya çalışırız ya... Oradan çıkarız ama kalıntılarından kurtulamayız hani. Ruhum o yosunlardan asla kurtulamıyor. Çünkü evi gökler olanın sularda işi yoktur. Benim yerim herkesin ardıydı, benim yerim geri plandaydı, gölgedeydi. Çıkıp parlamak istediğim her an ışıklar beni yaktı. Hayatıma uzattığım her zeytin dalı bana kırılarak döndü. Sevilmeyen bir çocuktum, görülmeyen bir çocuktum. Anneniz ve babanız bile sizi görmek istemediğinde en büyük tutkunuz herkes tarafndan görülmek olur. Bu bir çocuğun içine düşebileceği en tehlikeli tutkudur. Görülme isteği beni mantıksızlığın zirvesine itti. Öne çıkma isteği beni kırdı, yordu, mahvetti. Sonra günün birinde çok uzun bir uykuya daldım. Çok kasvetli, çok derin, çok ağır bir uyku...
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
Reklam
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Bir defa Süfyan'üs - Sevrî, Harem-i Serifi tavaf ederken her adım başında Peygamberimize (S.A.S.) salâtü selâm getiren bir adam görür, der ki: «Behey adam! Sen tesbih ve tehlili bırakmışsın, kendini tamamen Peygamber'imize salât- ü selâm getirmeye vermişsin, bu husûsda bir bildiğin mi var?» dedim. Bana «Allah (C.C) günahını
"Yaşamla ölüm arasındaki yarışta sadece bir dinlenme olarak ağır bir uykuya daldım"
“ Yaşamla ölüm arasındaki yarışta sadece bir dinlenme olan ağır bir uykuya daldım. “
Sayfa 41 - maviçatı yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yaşamla ölüm arasındaki yarışta sadece bir dinlenme olan ağır bir uykuya daldım.
Anne babasından sevgi göremeyen bir çok insanın sorunu bu.
Hani hayatımız boyunca hep bir yerlerden sıyrılmaya, çıkmaya çalışırız ya... Oradan çıkarız ama kalıntılarından kurtulamayız hani. Ruhum o yosunlardan asla kurtulamıyor. Çünkü evi gökler olanın sularda işi yoktur. Benim yerim herkesin ardıydı, benim yerim geri plandaydı, gölgedeydi. Çıkıp parlamak istediğim her an ışıklar beni yaktı. Hayatıma uzattığım her zeytin dalı bana kırılarak döndü. Sevilmeyen bir çocuktum, görülmeyen bir çocuktum. Anneniz ve babanız bile sizi görmek istemediğinde en büyük tutkunuz herkes tarafından görülmek olur. Bu bir çocuğun içine düşebileceği en tehlikeli tutkudur. Görülme isteği beni mantıksızlığın zirvesine itti. Öne çıkma isteği beni kırdı, yordu, mahvetti. Sonra günün birinde çok uzun bir uykuya daldım. Çok kasvetli, çok derin, çok ağır bir uyku...
El yordamıyla otelimi buldum, kendimi yatağa attım ve hayvanlar gibi ağır bir uykuya daldım.
Sayfa 19 - Ay Işığı SokağıKitabı okudu
Telefonu kapatıp babamdan kalma yatağa uzandım ağır ağır. Ateşler içinde yanmama, soğuk soğuk terlememe, her tarafımı, özellikle de eklemlerimle sırtımı yoklayan ağrılara rağmen, babamın kokusunu içime çeke çeke upuzun bir uykuya daldım kanepede. Deliksiz. Upuzun. Ölür gibi. Babam gibi.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
“Yaşamla ölüm arasındaki yarışta sadece bir dinlenme olan ağır bir uykuya daldım.”
"Yaşamla ölüm arasındaki yarışta sadece bir dinlenme olan ağır uykuya daldım"
Sayfa 41 - Mavi Çatı Yayınları
Resim