"Bu kitabın ilk bölümü, gerçeğin, çocuklukta görülen zulmün inkar edilmesinin ve böylesi bir inkarın hayati fonksiyonları nasıl bloke edebileceğini anlatır.
Ebeveynlerimize hayatımız boyunca hürmet göstermemiz gerektiği fikri, iki temel üzerine inşa edilmiştir: İlki, ağır sapıklık şekline bürünebilecek mazoşistik davranışta tezahür eden suistimal edilen çocuğun kendisine eziyet edenlere (yıkıcı)bağlılığıdır. İkincisi ise, bize ne yapmış olurlarsa olsunlar, ebeveynlerimizin hakettikleri hürmeti onlara göstermediğimiz takdirde bizi binlerce yıldır erken ölmekle tehdit eden geleneksel ahlaktır.
Çocukken dövülen herkes, korkmaya meyillidir. Çocukken sevgiden yoksun kalmış herkes sevginin özlemini -belki de hayatları boyunca- çekeceklerdir. Bu özlem, pek çok beklentiyi içerir ve bu beklentiler, sözünü ettiğimiz korkuyla birleştiği zaman Dördüncü Emrin serpileceği mükemmel bir ortam yaratır. Yetişkinlerin çocuklar üzerindeki gücünü temsil eder ve dünyadaki bütün dinlere şaşmaz bir şekilde yansır.
Bedenin verdiği mesajları yok sayabilir ya da onları ciddiye almayabiliriz, ancak bedenin isyanı dikkate alınmalıdır. Çünkü bedenin dili, kendi benliklerimizin ve canımızın gücünün samimi bir ifadesidir."