Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben bu kentte ölüm kalabalığı gördüm Binlerce yüz hepsi sessiz Bu ölümün sessizliğinde çürüsem bile düşmeyecek dilimden tek bir ağıt Göğsümde cehennem azabı Baktım ki artık kıyamet kopmuş da beni parçalıyor Dışarıda sessiz sessiz üşüyen kılamlar Kulaklarıma bir çığlık gibi düşüyor
Ağıt gibi bir alay dudak uçlarında Gücenik duruşundan tanıdım seni.
Reklam
Bir kadın gördüm rüyamda Gece inmişti saçlarına Saçları, gece gibi karanlık Kirpikleri, gözleri, dudakları karanlık Yaslamış başını pencerenin camına Dikmiş gözlerini sokak lambasının loşluğuna Bir türküyü gezdiriyordu dudaklarında Sesinde; Yaz yağmurlarının sıcaklığı Kışın sert ayazı İlkbaharın doğum sancısı Güz rüzgarlarının
Ah unutulmuşluk, terk edilmişlik... Ah yalnızlık! Meğer ne değerli kavramlarmış bunlar. O dingin hayatlarımız için ne kadar gerekliymiş. Bu satırları yazarken o eski günleri anıyor, yüreğim kanayarak yitirdiğimiz cennete ağıt yakmak istiyorum.
Sayfa 12
İbrahim inanmıştı ve şüphe etmiyordu. O, akıl olmaz olana inanmıştı ve o yaşlı adam inancı uğruna orada, yanında biricik oğluyla doğruldu fakat şüphe etmedi. Kaygıyla sağa sola bakmadı. Herhangi bir ağıt da yakmış değildi. Biliyordu ki onu sınayan Tanrı'ydı. Biliyordu ki bu, ondan istenecek en zor kurbandı ve yine biliyordu ki Tanrı, dilediğinde hiçbir kurban zor olamazdı. İbrahim inanmamış olsaydı eleminden donuklaşırdı şüphesiz. Tanrı'nın dileğini yerine getirmeye memur edildiğini anlamaz, buna bir gençlik hülyası der, güler geçerdi fakat o inanmıştı. Demek ki gençti. Hep en iyisi için umut taşıyan dünyadan yaş alır. Hep en kötüsüne hazır olan çabucak çöker ama inanan, daimi bir gençlik sürer. Öyleyse methedilsin bu öykü…
Freud’un eserleri en iyi, hayatlarımızın anlaşılabilirliğine yakılmış uzun bir ağıt şeklinde okunur.
Sayfa 58 - Metis
Reklam
Keşke ne kadar lüzumsuz bir ağıt. Keşke ne kadar zavallı bir küfür. Keşke yetim bir duadır. Keşke sahipsizdir! Keşke ağır bir hakarettir tatmadığın zevklere. Keşke avuçta bir yanma hissi... Keşke, keşke hiç olmasaydı!
260 syf.
·
Puan vermedi
YUSEF MASADOW / İÇİMDEKİ KENAN ÜLKESİ “Hayat aslında hepimizin bildiği bir çocuk oyunundan ibarettir... TAŞ-K/AĞIT-MAKAS. Yenilgi veyahut zafer, kendi avucumuzda değil; hayatınıza dâhil olan başka avuçların hamlelerinde gizlidir... En zayıf hâlimizde kazanır, en güçlü halimizde yeniliriz bazen. Akıl, tecrübe, temkin, cesaret, savunma, hücum; kifayetsizdir. Kaderimiz, o "bazen “de avucumuzdan kayıp gider... Tesadüf mü tevafuk mu diye bocalarken; ömrümüz, bu oyunun belirsiz eşleşmeleri ile son bulur, biter..." Tasavvuf, felsefe, iç döküş, kişisel gelişim, deneme ve tüm bu türlerin şiirsel bir üslupla anlatımı, bana kitabı kısaca anlat deseler tam olarak bunları söylerdim. Yazarın dili okuyucuyu derinden etkileyen bir üsluba sahip, o şiirsel kıvam alıp götürüyor resmen, felsefeye ilgi duyan yazar bunu tasavvuf ile harmanlamış, benlik arayışına ve hayat yolculuğuna biz okurlarını da dahil ediyor. Ben keyifle okudum ve sizlere naçizane tavsiyemdir. Kitapla kalın..
İçimdeki Kenan Ülkesi
İçimdeki Kenan ÜlkesiYusef Masadow · Karina Yayınevi · 202429 okunma
Anadoluda ağıt söylemesini bilmeyen hemen hemen hiçbir kadın yoktur. Acılarını, çekmişliklerini ancak türkülere dökebilmişler. Duygululukları keskin kılıç olmuş. Duyanı biçen .
Yorgun çocuklardık geçmişimiz kan revan içinde geleceğimiz ağıt Neyi unutmuşsak yeniden yaşadık neyi yaşıyorsak unutulmaz oluyor Biz ki direnmeyi öğrenmiştik acılardan kavgayı öğrendiğimiz kadar
Sayfa 22
Reklam
bilene ağıt gibi oturur burda bir kadının gamsız gülmesi… gülerim, güldüğüm çok olmuştur.
Rüveyda'ya Ağıt
Bu ağıdı öldüğün için söylemiyorum Sen ölmedin Rüveyda; at vuruldu, ben öldüm.
Nurullah Genç
Nurullah Genç
Her defasında öldürülen bir köle Her defasında susturulan bir ağıt Yeniden ayağa kalkmak umuduyla Ben hep yenildim bu karanlıkta
Beyaz Dağ doruklarında kara bir bulut tir tir titriyordu. Kan kızılı erken bir haziran inmişti dağın yamaçlarına. Kan revan içindeki Beyaz Dağ'a gözyaşı döküyordu matemli bir serçe. Gözleri insan organının saçıldığı çalılıklara, küçük çayır otlarına ve sellerin açtığı derelere kilitlenmişti. Donup kalan sarkıt bir buzul gibiydi Gulê. Bir ağıt tuturmuştu, taa ciğerlerinden sökülüp gelen.
*~●。。。Sizi yazmaya sevk eden şey, ağıt yakmaktır ve bu, kısmen zamanı durdurma ya da geri getirme çabasıyla yapılır
Sayfa 42 - Everest Yayınları Çeviren Özlem Sevim GayretliKitabı okuyor
1.500 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.