"Atatürk olmasaydı biz olmayacaktık! Neden ki?.. Şimdi Atatürk yok biz de mi yokuz yani? 1900'lü yıllardan önce de yoktu zaten ama biz gene vardık..
Aka Gündüz: 'Yerde o, gökte o, denizde o, her yerde o... Varsın, teksin, yaradansın!.. Sana bağlanmayanlar utansın!' Yere bakardım, yoktu.. Göğe bakardım, yoktu.. Denize bakardım, yoktu. Döner ders kitaplarına bakardım: Atatürk doluydu. İlkokuldaki öğretmenim desteksiz atardı: 'O olmasaydı hepimiz İngiltere'nin kölesi olacaktık.' 'O olmasaydı zulüm altında inim inim inleyecektik!' Soramazdık, ey öğretmenim 1950'ye kadar millet zulüm altında inlemedi mi? Gerçek şu ki: istiklalimizi hiç kaybetmedik. İstiklalini kaybetmemiş bir millet İstiklal Savaşını neden kazansın? Yenmediğimiz halde İngilizler bir süre sonra çekip gittiler. 'İslam Halifesini' götürürken arkalarında bir kahraman bıraktılar: Atatürk! Biz de bol bol heykellerini dikip selam durduk. Bu işin neden, nasıl olduğunu sorgulamadık.."
Arafta kalanlar, kendini bulamayanlar okumalı mutlaka.
“Türkiye komünist talebe derneği başkanı Salih Gökkaya. Ömrünün büyük bir kısmını komünist faaliyetlerine adamış Yugoslav Devlet başkanı Tito'nun şeref konuğu bile olmuştur. Bir otobüs yolculuğu sırasında tanıştığı genç bir öğretmen hidayetine vesile olmuştur. Hidayetin nereden geleceği belli olmaz ya. "Allah, iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam'a açar; saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir." (En'am /125). Bu kitabın en güzel tarafı yaşanmış bir olay olması. Ömrünü komünizme adayan insanın otobüste tanıştığı genç öğretmenin Risale-i Nur vasıtasıyla ona İslam'ı adeta ilmek ilmek adamın beynine işlemesi harikulade anlatılmış. Kendini arafta hisseden, boşlukta olan, Allah'a inanmayan, Allah'a inanıp da şüpheleri olan herkese tavsiye ederim kendinizi bulacaksınız.."