“Roma’nın güneşi battı.”
Shakespere ve Eseri Hakkında:
William Shakespeare… Onu her incelemede uzun uzun anlatmaya gerek yok. İngiliz edebiyatının en büyük isimlerinden biri olmasının yanı sıra, dünya edebiyatı da ona çok şey borçlu. Antik Yunan’dan devraldığı tragedya sanatı bayrağını gururla ve büyük bir başarıyla taşıyan Shakespeare’in her
youtu.be/J7O4TKqgFIQ
KALBİ OLAN İZLEMESİN!
Kitap ile ilgili incelemeye başlamadan önce,Selahattin Demirtaş'ın mahkumiyetine sebep olan konuşmayı paylaşıyorum ki kitabı okuduğumu öğrendiği an takipten çıkan arkadaşlarıma onlarca yeni arkadaş eklensin ve nefret,hınç,öfke dolu mesajlarla dm kutum dolsun!
Bugün bazılarını çok rahatsız etmeye
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Bütün önyargılarınızı bir kenara bırakın ve bu nadide eseri okuyun. Bir eseri okurken her okurun siyasi, ideolojik, milliyetçi veya dini düşüncelerini göz önünde bulundurmaması gerektiğini düşünüyorum. Böyle hareket etmediğimiz taktirde bazı harika yazılmış eserlerden mahrum kalacağımız su götürmez bir gerçektir. Bunu yapmayalım lütfen.
Eser
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Düşünsene Hızır bendim. Akşam Allah' a dua edip, ondan ayakkabı istediğini söyleyen çocuğa; ayakkabı poşetini uzatırken iyice inanmıştım Hızır olduğuma. Delik bir sandığın içinde sürüklenirken Musa suya derinliklerine, düşünsene Asiye bendim. Çekip aldığım sandığı gerisin geri bırakınca suya, bir gün Musa tutunup gidince dalgalara ben
Biliyorum, “ne çirkin bir adam” diyeceksiniz benim için.. Kiminiz alay edecek, kiminiz ürperecek, kiminiz acıyacaksınız belki de. Ne derseniz deyin, nasıl düşünürseniz düşünün hakkımda; ben renkleri anlatacağım size, ruhumun renklerini…
“Yıllardır çıkmıyorsun köyden, seni şehre götüreyim Mazlum” dedi bir komşum. “Gökyüzü, toprak ve dere yeter
>Cephede Gazi olup askerden terhis edilen roman kahramanın cephedeki günlerine rahmet okutan sosyal hayatını işliyor.
>Cepheden İstanbul’a döndüğünde karşılaştığı durum ve insaların ne kadar aşağılık olduğunu görünce cephede bunlar için mi savaştık sözlerinin dökülmesi…
>Anlatılan döneme ilişkin yazarın psikolojik ve sosyolojik tahlillerini de bir roman kahramanı üzerinden yapmasını çok başarılı buldum.
>Aslında üzüldüğüm durum ise romanda anlatılan toplumun günümüzde de yaşanıyor olması. İşlerin yürütülme şekli, insanın kendini para için, mülk için nasıl sattığını, şeref, haysiyet, onur, gurur gibi değerlerin hiç öneminin olmadığını görmek yıkıcı oldu.
>Ve gelelim roman kahramanımızın aşkına. Ah Nihat orada da bize ızdırap yaşattın. Alacağın olsun.
En kısa sürede bir başka Peyami Safa romanında buluşmak üzere. Mutlaka okuyun derim:))
Âl-i Osman; âl-i Firavn, âl-i lâdîni, lâmillet, âl-i iblîs olmuş
Devletin sahiplerinin üzerine bî-şeref vü bî-nâmuslar baş olmuş!
Kurt kocamış; itlere, köpeklere maskara olmuş
Reşidler, Rüşdü, Avniler, Fuad, Midhad ve Hayrullah kelpler
Maral-ı nâzik ve âhû-yu devlet üstüne çökmüş, iğfâl etmişler! (26.10.19/23:59)
Osmanlı Devleti’nin son demlerini
Efendim Zümrüt Ayna kitabı 99 senesinin yazılarından oluşan bir kitapmış. Kolaya kaçmışlar. Ama kitap şöyle başlamış; Ahmet Necdet Sezer Bey’den bahsetmiş. Eski Cumhurbaşkanlarımızdan.
Sezer üniversite nedir, nasıl yönetilir konusunda hiçbir fikri olmayan bir adamdı. Entelektüel bir tarafı bulunmayan bir adamdı, diyerek yani sözüm ona biraz
youtu.be/-LKNg8k78vQ?si=...
Yukarıdaki videoyu izlediyseniz şayet bize rahmetli Erbakan hocam tarafından bir cihad tarifi yapıldığını görüyoruz. Biz bu tarifi biraz köküne, biraz dallarına, biraz meyvelerine olarak şümullendirerek cihad etmeye gayret edelim inşallah.
Cihad kelimesi arapça’da cehd kökünden gelmektedir.
Mazlum`un Renkleri
Biliyorum, “ne çirkin bir adam” diyeceksiniz benim için.. Kiminiz alay edecek, kiminiz ürperecek, kiminiz acıyacaksınız belki de. Ne derseniz deyin, nasıl düşünürseniz düşünün hakkımda; ben renkleri anlatacağım size, ruhumun renklerini…
“Yıllardır çıkmıyorsun köyden, seni şehre götüreyim Mazlum” dedi bir komşum. “Gökyüzü,
Münir Baba Tekkesi'nden dönerken
Vadi-i sevdaya düştüm, pür-gamım şahım Ali,
Kimsesiz kaldım karanlık günde gümrahım Ali,
Doğmuyor mihr-i ümidim, çıkmıyor mâhım Ali,
Gelmiyor mu güşuna bu ah u eyvahım Ali?
Merhamet et halime her şeye agâhım Ali,
Var mı senden başka söyle ilticagâhım Ali?
Rû-siyahım, pür-günahım, yok yüzüm Peygamber’e
İstemem
_Hayat öylesine sürprizlerle doludur ki, sırtındaki küfeyi alır kiminden, elmasları yükler taş yerine.
_Onların zırvalara inanmalarının sebebi, cahillikleri.
_Sefil egolarının değer ölçüleriyle ölçüp, gerçeğe, güzele ve iyiye ağızlarından salyalar saçarak nutuk çekiyorlar.
_Köle tiplerden oluşmuş hiçbir devlet yasayamaz. Köleden doğan yine köle