..Benim Sevmelere Gebe Yıllarımdın Sen... Düşünmediklerimiz, aklımıza gelmedikler ve de tahmin etmediklerimizdir asıl canımızı yakan... O da olduktan sonra, bu da oluyormuş der, geçer gideriz ve onun da değeri bu kadarmış deriz daha sonra... Duvara benziyor bu, O da yıkıldıktan sonra, ah, ah, ben ne yaptım deriz... Ahlarla, vahlarla geçen zaman
163 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 30 hours
(spoiler içerir) ah raif! ah maria puder! yaşıyormuş gibi yaptığınız koskoca ömrünüzdeki o kısacık aşk... aranızdaki mesafelere rağmen devam eden o kısacık ama imrenilesi aşk... kitapta her şey o kadar mükemmel anlatılmış ki tek bir yoruma bile gerek yok. ama bu kitap hakkında bir şeyler yazmasam okurken geçirdiğim saatlere ihanet etmiş gibi hissedeceğim. aslında sabahattin ali, kitabın ilk sayfalarında 'dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!..' diyerek bize o sıradan ve ruhsuz görünen raif efendi'nin ruhunun güzelliğini göstermiş bize. gençlik yıllarında insanlardan beklentisi olmayan, kendini kitaplarda bulmuş biri raif efendi. böyle biriyken görüyor kürk mantolu madonnasını. o portrenin büyüsüne o kadar kapılıyor ki portreyi izlemeye gittiği her günde maira puder'in yanında olduğunu bile fark edemiyor. uzun süreli arayışlar, bekleyişler sonunda tanışıyor ruhunu bulduğu kadınla ve yaşadığını hissetmeye başlıyor. dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, kendisinin bir de ruhu olduğunu öğreniyor maira puder ile birlikteyken. fakat bazı zorundalıklar, araya giren mesafeler ve mektupların kesilmesi sonucunda raif efendi yine dönüyor eski beklentisiz, ruhsuz haline. ve sadece yaşıyor. hissetmeden...
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021318.1k okunma
Reklam
107 syf.
10/10 puan verdi
Spoiler içerir Gamze Güller'in son kitabı "Durmuş Saatler Dükkanı" ilk hikayesi ile okuyucuyu eşikte bekletiyor biraz, sonra teker teker içeriye alıyor. İlk girenler şanslı. Gelenleri tek tek görebiliyorlar.Kimler kimler var içeride, söylesem inanamazsınız. Ben nereden mi biliyorum.Çünkü kapı benim, hatta eşik de. Şu köşede ayakta
Durmuş Saatler Dükkânı
Durmuş Saatler DükkânıGamze Güller · İletişim Yayınları · 2020113 okunma
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Umutsuz Bekleyiş
Cengiz Aytmatov, Toprak Ana romanında erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntıları anlatıyor. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, anaların evlatlarını bir bir askere göndermesi, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; Savaş. CENGİZ AYTMATOV, o her zamanki berrak ve akıcı üslûbuyla bizleri, adeta insanları öğütür gibi harcayan savaş düzeneğinin yarattığı trajidilerle sarsıyor. Ah Tolgonay seninle beraber bende sürekli bir bekleyiş içindeydim, çevirdiğim her sayfayı umutla bekledim adeta. Her geçen gün bir kez daha şaşırmam normalmi? Çünkü bu kadar etkilenmeyi beklemiyordum. BAYILDIM:)
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202262.3k okunma
Toprağı nasıl kavrarsa ayrıkotları ve nasıl çölleştirirse usul usul öylece sarmış seni yanlışlar çürütmüş yüreğindeki öfkenin dayanıksız tohumlarını çorak bir toprağa döndürmüş içini Zehirli sütleğenler sürülmüş ökselere sinsi bekleyişler gibi yapışkan iğrenç gülücükler serpiştirilmiş belli ki sen konacaksın acemi sekişlerle yalnızlığın bu hayın ökselerine Ve şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun gergefini sessizce işleyen gecenin koynuna Usulca okşuyorsun yalnızlığını usulca ve sessizce yaşamak diyorsun buna oysa hayat açılmamış bir yumak gibi duruyor ellerinde Ah yalnız kuş belli ki sen hiç bilemeyeceksin uçmayı.
Sayfa 44 - Gibi yayınları
“Bizim sevgimizin zaman ölçüsü yok. Ey sabahlar –diyeceğiz– ey akşamlar, yazlar, tenha yapraklar, al yeşil arzular... ey aralık kapılar, gözyaşı boyalı perdeler, alın çizgileri, kuruyan boğazlar, kirpik döken öfke... her saniyesi bin ölüm bekleyişler, bilmenin çeki taşı, acının onuru, haklı olmanın çaresizliği... ah bizim oğullarımız, kızlarımız... sizin büyük hatıranızı, bizim büyük yalnızlığımızı hafifletecek bir zaman ölçüsü olabilir mi hiç? Ya siz, ey zulmün sahipleri, çirkinliğin kapıkulları, haysiyet yoksulları... sizin nefretinizin bir ölçüsü var mı peki? İnanacağınız bir tanrı, insan olacağınız bir merhamet kaldı mı? Bu kadar büyük bir mezarın üstünde nasıl oturacaksınız?”
Reklam
29 öğeden 21 ile 29 arasındakiler gösteriliyor.