Sarsılmaz iradesiyle kendini tutmasını beceren Eşref Bey, koltuk değneğine dayanarak yanına gitti; onu kucakladı.
Üzülme Ahmed Rasim; Uhud'da da perişan olmuştuk. Sonra onu birbirinden muhteşem zaferler takip etti. Biz canımız da dahil, herhangi bir fedakârlıktan sakınsaydık, üzülmen gerekirdi. Neyi yapabilecekken yapmadık? Allah, Peygamber davasından neyimizi esirgedik?
Gözyaşları arasında Ahmed Rasim cevap verdi. -Evlâtlarım sana kurban olsun ya Kuşların Şeyhi! Bizler elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz. Ve sizler Allah şahittir ki her şeyi yaptınız, hatta imkânsızları dahi yaptınız. Neylersin ki kader boynumuzu büktü.
-Harap etme kendini Ahmed Rasim; fakat bu acılı günü unutma; büyük acılar, büyük hamleleri doğurur.
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Tek bacağı üzerinde dikilen Ahmed Rasim’in gözlerinden yaş yağmur gibi boşanıyordu. Sarsılmaz iradesiyle kendini tutmasını beceren Eşref Bey, koltuk değneğine dayanarak yanına gitti; onu kucakladı.
- Üzülme Ahmed Rasim; Uhud’da da perişan olmuştuk. Sonra onu birbirinden muhteşem zaferler takip etti. Biz canımız da dahil, herhangi bir fedakârlıktan sakınsaydık, üzülmen gerekirdi. Neyi yapabilecekken yapmadık? Allah, Peygamber davasından neyimizi esirgedik?
Gözyaşları arasında Ahmed Rasim cevap verdi.
- Evlâtlarım sana kurban olsun ya Kuşların Şeyhi! Bizler elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz.
Ve sizler Allah şahittir ki her şeyi yaptınız, hatta imkânsızları dahi yaptınız. Neylersin ki kader boynumuzu büktü.
Derd-i aşkın ben senin bihüde izhar eylemem
Laf edip ah u enini kendime kar eylemem
Häsilı ålem bilir bu sirn Inkar eylemem
Gizlesem de aşikar etsem de cânımsın benim
Sevgilim, senin güzelliğinin tecellisinden; belirip ortaya çıkmasından ilkbahar ateş, gül ateş, bülbül ateş, sümbül ateş, toprak ateş, diken ateş.
Bütün âşıkları yakan, güzel yüzünün ışıklarıdır.
Gönül ateş, kalp ateş, ağlayan iki göz ateş.
Yüzünün güzelliğinin hayâl ve özlemiyle can ve gönül yansa, şaşılacak ne var?
Sevgilim, gel de kalbimdeki feryadımdaki ateşi gör.
Bu kadar ateşle aşk şehidini gasletmek mümkün mü?
Cesed ateş, kefen ateş, su ateş.
Ben gönlümün şenlenmesinden ve canımın dinlenmesinden vazgeçtim. Safa ateş, cefa ateş, firar ateş, karar ateş.
Şahım ne yapsam bu mahzun gönlümü sevindiremem.
Üzüntü ateş, teselli veren ateş, sevinme isteği ateş.
Hâşâ, gül yanaklı sevgili gözlerinden ateş saçtıkça, Es'ad afiyette olmayı ümid edebilir mi?
Tecellâ-yı cemâlinden Habibim nev-bahâr âteş
Gül âteş bülbül âteş sümbül âteş Hâk ü hâr âteş
Şuâ-ı âfitâbındır yakan bil-cümle uşşâkı
Dil âteş sîne âteş hem dü çeşm-i eşk-bâr âteş
Hayâl-i şem-i rûyinle aceb mi yansa cân u dil,
Nigârım gel de gör kalbimde âteş âh u zâr âteş
Ne mümkün bunca âteşle şehîd-i aşkı gasl etmek
Cesed âteş kefen âteş hem âb-ı hoş-güvâr âteş
Ben el çektim safâ-yı hâtır u ârâm-ı cânımdan
Safâ âteş cefâ âteş firâr âteş karâr âteş
Ne yapsam bu dil-i mahzûnu mesrûr eylemem şâhım
Gam âteş gam-güsâr âteş temennâ-yı mesâr âteş
Ümid-i âfiyet besler mi Es’ad yârdan hâşâ
Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gül-i zâr âteş
İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethedildiği yıl, başkent Diyarbakır’ı ele geçirip iktidar kavgalarına son veren Uzun Hasan Bey, birkaç sene içinde tüm rakiplerini bertaraf ederek; Akkoyunlu Devleti’ni, sınırları doğuda Horasan’dan batıda Fırat Irmağı’na, kuzeyde Kafkaslardan güneyde Umman Denizi’ne kadar uzanan bir imparatorluğa dönüştürmüştü.