Görmüyor musun ki gözlerim sevinçle, bu sevincin coşkusuyla parıl parıl parıldamaktadır. Sakın bunun sebebini başka bir şeye dayandırma. Gözlerimin ışığının bu kadar parlak olmasının sebebi, senin yüzünün parlaklığının bana yansımasıdır. Hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğini seyrettin mi? Özellikle de gözlerinin güzelliğine dikkat ettin mi? Senin insanı mest eden gözlerin gibi gözleri, cihanın gözleri görmemiştir. Kendi gözlerin sende olan güzelliği görmekten acizse, sana ben haber vereyim. Senin gibi baştan ayağa lâtif, güzel bir nazeninin varlığını hiçbir yerde görmemişler. Çünkü Allah böylesini bir daha yaratmadı. Biz seni seyrettiğimizde neler hissediyoruz, sormuyor musun? Biz senin kaşların ve gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Çünkü senin bakışların, kaşların âşıkların canına kastetmiştir. Sen bizim ah edişlerimizden, ağlayarak yalvarmalarımızdan zevk alıyorsun. Cayır cayır yanan göğsümüzün dumanı her an başımızı bürümektedir. Ancak bundan çıkacak misk kokuları için bir ud ağacı gibi yansak da olur. Senin aşkının derdiyle hasta oldum. Döşeklere yattım. İşte, hayatımdan da ümit kalmadı. Eğer, tatlı canımın dudaklarıma kadar gelmiş olduğu şu anda, sen de dudaklarını dudaklarımın üzerine koyarsan ebedi hayatı bulurum. Yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir giderim.
Bir şarkı seçsene bize, belki iyi gelir ikimize. Dünya bu kadarsa, hayat bu kadar kısaysa, aramızdaki bu uzun mesefaler bir yalnızlık yasasıysa adım atamaz mıyız bir kavuşmaya? Ah be canımın içi ben bir ömür seni yazarım da sen yazının sonunu bulacak kadar okur musun beni?
Reklam
#omerhayyam
bir sır daha var, çözdüklerimizden başka! bir ışık daha var, bu ışıklardan başka. hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye: bir şey daha var bütün yaptıklarından başka niceleri geldi , neler istediler, sonunda dunyayi bırakip gittiler. sen hic gitmeyecek gibisin, degil mi? o gidenler de hep senin gibiydiler.. geçmis günü beyhude yere yâd etme, bir
"Görmüyor musunki gözlerim, ferahlık, never ve sevinçle parıl parıl parlamaktadır. Ama bunun sebebini başka bir şeye yükleme. Göz ışığının bu kadar parlak olmaklığı ancak senin yüzünün parlaklığından kaynaklanan bir parıltıdır. Hiç aynayı eline alıp da kendi hüsnünü kendin seyrettin ve bilhassa gözlerinin letafetine dikkat eylediğin var mıdır? Senin mestane gözlerin gibi gözleri, cihanın gözleri görmemiştir. Kendi gözlerin kendinde olan letafeti görmekten âciz ise sana ben haber vereyim. Senin gibi baştan ayağa kadar latif bir nazlı kızı dünyanın hiçbir tarafında haber veremediler. Zira Allah da öyle bir vücut daha yaratamadı. Bizim seni seyirden ettiğimiz üzüntümüzü sormuyor musun? Biz senin kaşların ve gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Zira âşıkların kanına ve canına kasıtla, gâh senin mahmur gözün kement vurmuş ve gâh zalin kaşın da keman çekmiştir. Gerçi sen bizim böyle mahzun mahzun ah edişlerimizden ve ağlayarak niyazlarda bulunmamızdan lezzet alıyorsun. Ancak cayır cayır yanan bağrımızın dumanı her dem başımızı bürümekte olup, bu misk kokulu dumanın doğal kokusu için bir öd ağacı gibi nice bir ateşler üzerinde yanıp kalalım. Senin aşk derdinle hasta oldum. Döşeklere döşendim. İşte hayatımı devam ettirmekten de ümidim kalmadı. Eğer tatlı canımın dudaklarına kadar gelmiş olduğu şu anda, sen dudaklarını, dudaklarım üzerine koyarsan ebedî hayatı bulurum. Yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir, giderim."
Hafız Şirazi ~ Farsça şiir
Ey ez furûg-ı rûyet rûşen çerâg-ı dîde Manend-i çeşm-i mestet çeşm-i cihân ne dîde Hemçün tu nâzenînî ser tâ be-pâ letâfet Gîtî nişân ne-dâde Îzed neyâferîde Ber-kasd-ı hûn-ı uşşâk ebrû vü çeşm-i mestet Gâh în kemîn-küşâde gâh ân kemân-keşîde Ez sûz-ı sîne her dem dûdem be-ser ber-âyed Çun ûd çend bâşem der-âteş âramîde Ger ber-lebem nihî
Sayfa 72 - Panama YayıncılıkKitabı okudu
Ah be canımın içi. Ben bir ömür seni yazarım da Sen yazının sonunu bulacak kadar okur musun beni?
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
Bir şarkı seçsene bize, belki iyi gelir ikimize. Dünya bu kadarsa, hayat bu kadar kısaysa, aramızdaki bu uzun mesafeler bir yalnızlık yasasıysa adım atamaz mıyız kavuşmaya? Ah be canımın içi. Ben bir ömür seni yazarım da sen yazının sonunu bulacak kadar okur musun beni? Hoş geldin yazının sonu ve hoş geldin en güzel şarkım.
Sayfa 157
57. Alay
6. Bölük Komutanı Üsteğmen Ahmet Muzaffer'in günlüğünden: "Bizler 57. Alayın subay ve erleri, Hüseyin Avni komutanımızı toprağa verdikten sonra ettiğimiz yemini yerine getirdik. Cephedeki muharebeler iyice yavaşladı. Siperlerde sürüp giden günlük işlerden canımız sıkılıyor. Sık sık eski günleri hatırlamadan edemiyoruz. Alayımızın mevcudu
Sayfa 407 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"Görmüyor musun ki gözlerim neşeli, sevinçli ve pek çok ferahlıkla parıl parıl parlamaktadır. Ama bunun sebebini başka bir şeye yorma. 'Gözünün ışığının bu kadar aydın olması, ancak senin aydınlık yüzünün pırıltısından akseden bir aydınlıktır.' Hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğini kendin seyrettiğin ve özellikle gözlerinin tatlılığına dikkat eylediğin var mıdır? 'Senin kendinden geçmiş gözlerin gibi gözleri, dünyanın gözleri görmemiştir. Kendi gözlerin kendinde olan tatlılığı görmekten acizse sana ben haber vereyim. 'Senin gibi baştan ayağa kadar tatlı bir nazenini dünyanın hiçbir tarafında haber veremediler. Zira Allah da öyle bir vücut daha yaratmadı.' Bizim seni seyrederken altında kaldığımız etkileri sormuyor musun? Biz senin kaşların gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Zira 'âşıkların kanına ve canına kasıtla, kâh senin sarhoş gözlerin tuzak kurmuş ve kâh gaddar kaşların da yay çekmiştir." Gerçi, sen bizim böyle hüzünlü hüzünlü ah edişlerimizden ve ağlayarak yalvarmamızdan zevk alıyorsun. Ancak 'cayır cayır yanan tutuşmuş bağrımızın dumanı her dem başımızı bürümekte olup bu mis kokulu dumanın güzel kokuşu için bir ödağacı gibi nice bir ateşler üzerinde yanıp kalalım.' Senin aşkının derdiyle hasta oldum. Döşeklere döşendim. İşte hayatımın kalanından da ümit kalmadı. 'Eğer tatlı canımın dudaklarıma kadar gelmiş olduğu şu anda, sen dudaklarını dudaklarım üzerine koyarsan sonsuz hayat bulurum' yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir giderim..."
Görmüyor musun ki gözlerim, sevgilim yanımda içim neşe ve huzurla parıl parıl parlamaktadır. Ama bunun sebebini başka bir şeye yükleme. Kandil gözlerin bu kadar parlak olmaklığı ancak senin sen yeryüzünde parlayan aksi heryerden görülen en güzel bir ışıksın. Hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğine dikkat eylediğin var mıdır? Senin bayıltan gözlerin gibi gözleri, dünyanın gözleri görmemiştir. Kendi gözlerin kendinde olan inceliği görmekten âciz ise sana ben haber vereyim. Senin gibi baştan ayağa kadar ince dal gibi bir güzeli dünyanın hiç bir tarafında haber veremediler. Zira Allah dahi öyle bir beden daha yaratmadı. Bizim seni izlerken nasıl etkilendiğimizi sormuyor musun? Biz senin kaşların ve gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Zira alemin kanına ve canına kasıtla, gah senin baygın gözlerin kelepçe vurmuş ve gah ebruyı zalimin dahi keman çekmiştir. Doğrusu sen bizim böyle üzgün üzgün ah edişlerimizden ve ağlayarak yalvarışda bulunmamızdan büyük tad alıyorsun. Ancak cayır cayır yanan göğsümüzden çıkan dumanı her dem başımızı bürümekte olup bu kalbimizi yaran doğal kokusu için bir öd ağacı gibi nice bir ateşler üzerinde yanıp kalalım. Senin derd-i aşkınla hastalandım. Döseklere döşendim, işte hayatımın geri kalanından da ümit kalmadı. Eğer tatlı canımın dudaklarıma kadar gelmiş olduğu şu anda, sen dudaklarını dudaklarım üzerine koyarsan sonsuz hayatı bulurum. Yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir giderim..."
Reklam
Görmüyor musun ki gözlerim, neşe ve sevinçle parıl parıl parlamaktadır. Fakat bunun nedenini başka bir şeye bağlama. Gözümdeki ışığın ateşinin bu kadar parlak olması ancak senin parlak yüzünün ışığından aksetmiş bir parlaklıktır. Hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğini seyrettin mi ve özellikle gözlerinin güzelliğine ve hoşluğuna dikkat ettin mi ? Senin mestane gözlerin gibi gözleri, dünyadaki hiçbir göz görmemiştir. Kendi gözlerin, kendinde olan güzelliği görmekten yoksun ise sana ben haber vereyim. Senin gibi baştan ayağa kadar hoş bir nazlı güzeli dünyanın hiç bir tarafında göremediler. Zira Allah dahi öyle bir vücudu bir daha yaratmadı. Bizim seni seyretmekten aldığımız zevki sormuyor musun etkilendiğimizi sormuyor musun? Biz senin kaşların ve gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Zira âşıkların kanma ve canına kastetmek için, kâh senin mestane gözlerin pusu kurmuş ve kâh acımasız kaşların dahi yay kurup çekmiştir. Doğrusu sen bizim böyle mahzun mahmuz ah endişlerimizden ve ağlayarak yalvarışlarımızdan zevk alıyorsun; ancak cayır cayır yanan sinemin dumanı her dem başımızı bürümektedir. Bu dumanının misk gibi kokusu için bir ud ağacı gibi ateşler üzerinde yanıp kalalım. Senin aşk derdinle hastalanıp yataklara düştüm ,döşeklere döşendim.Artık ömrümün kalanı için de ümit kalmadı. Eğer tatlı canımın dudaklarıma kadar gelmiş olduğu şu anda, sen dudaklarını, dudaklarım üzerine koyarsan yeni bir hayat bulurum. Yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir giderim...
#AŞK
Görmüyor musun ki gözlerim neşeli, sevinçli ve pek çok ferahlıkla parıl parıl parlamaktadır. Ama bunun sebebini başka bir şeye yorma. ' Gözünün ışığının bu kadar aydın olması, ancak senin aydınlık yüzünün pırıltısından akseden bir aydınlıktır.' Hiç aynayı eline alıp da kendi güzelliğini kendin seyrettiğin ve özellikle gözlerinin tatlılığına dikkat eylediğin var mıdır? 'Senin kendinden geçmiş gözlerin gibi gözleri, dünyanın gözleri görmemiştir. Kendi gözlerin kendinde olan tatlılığı görmekten acizse sana ben haber vereyim. "Senin gibi baştan ayağa kadar tatlı bir nazenini dünyanın hiçbir tarafında haber veremediler. Zira Allah da öyle bir vücut daha yaratmadı.' Bizim seni seyrederken altında kaldığımız etkileri sormuyor musun? Biz senin kaşların gözlerin karşısında tir tir titremekteyiz. Zira "âşıkların kanına ve canına kasıtla, kâh senin sarhoş gözlerin tuzak kurmuş ve kâh gaddar kaşların da yay çekmiştir. Gerçi, sen bizim böyle hüzünlü hüzünlü ah edişlerimizden ve ağlayarak yalvarmamızdan zevk alıyorsun. Ancak "cayır cayır yanan tutuşmuş bağrımızın dumanı her dem başımızı bürümekte olup bu mis kokulu dumanın güzel kokuşu için bir ödağacı gibi nice bir ateşler üzerinde yanıp kalalım. Senin aşkının derdiyle hasta oldum. Döşeklere döşendim. İşte hayatımın kalanından da ümit kalmadı. Eğer tatlı canımın dudaklarıma kadar gelmiş olduğu şu anda, sen dudaklarını dudaklarım üzerine koyarsan son suz hayat bulurum' yoksa böyle kıvrana kıvrana can verir giderim..."
Sayfa 72 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu