Düyşen'den Altınay'a :"Benim çağıl çağıl akan derem! Sen öyle akıllı bir kızsın ki! Ah, seni kente bir yollayabilsem! Nasıl büyük bir insan olacağını ben biliyorum."
.
(...) Sevindiğimi anlayan [öğretmenim] Düyşen yüzüme tatlı bir ifadeyle baktı.
“Benim çağıl çağıl akan derem! Sen öyle akıllı bir kızsın ki! Ah, seni kente bir yollayabilsem! Nasıl büyük bir insan olacağını ben biliyorum.”
.
Sayfa 35 - Nora Kitap, Aralık 2020, Türkçeleştiren: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
"Birinin şu tepede işe yaramaz bir tavlası
vardı. Düyşen orasını okul yapıp çocukları
okuttu. Okula benzer bir yeri yoktu ya, adı
okuldu işte. Ah, bilemezsin, o ne devirdi
öyle!"
'Tokol' ikinci karı demek. Ah, nasıl tiksiniyorum bu kelimeden! Kumaydım. Hangi kokuşmuş, çürümüş çağda yaratmışlardı bu kumalığı? Kim yaratmıştı? Kuma olmaktan, insanın ruhuyla, bedeniyle tutsak olmasından daha küçültücü şey var mı dünyada?
Zavallı kadınlar, mezarlarınızdan kalkın! Kızlıkları ellerinden zorla alınmış kadınların, aşağılanmış kadınların ruhları, kalkın! Kalkın, kötü dünyaları, pis dünyaları titretin! Ben çağırıyorum sizi, ben, sonuncunuz! Ben, başkaldıran kuma!
.
(...) Sevindiğimi anlayan [öğretmenim] Düyşen yüzüme tatlı bir ifadeyle baktı.
“Benim çağıl çağıl akan derem! Sen öyle akıllı bir kızsın ki! Ah, seni kente bir yollayabilsem! Nasıl büyük bir insan olacağını ben biliyorum.”
.
Sayfa 35 - Nora Kitap, Aralık 2020, Türkçeleştiren: Mehmet ÖzgülKitabı okudu
Ah, dere, diye fısıldadım, şu üç günün bütün kirini, bütün kötülüğünü götür gövdemden... Kendin gibi temiz yap beni.
Bizim için değerli anılar taşıyan yerlerde ayak izlerimiz niye silinir? Niye kalmaz? Duyşen'le birlikte indiğimiz o dağ yolunu bulabilseydim, kendimi yere atar, öğretmenimin ayak izlerini öperdim. O dağ yolu, dünyanın bütün yollarından daha değerlidir benim için. O güne, o yola, beni ışığa, taze umutlara götüren o dağ yoluna şükürler olsun... O gün parıldayan güneşe, toprağa şükürler olsun...