"... Ama, bir de şöyle olduğumu farz et:
Ben oniki yaşındayım, Uğultulu Tepeler'den, eski dostlarımdan, hele o günlerde benim herşeyim olan Heathcliff'ten ayrı düştüm. Bir anda Thrushcross Grange'nin hanımı, bir yabancının karısı olarak Bayan Linton adını aldım. Bundan sonra benim ona dünyadan uzakta yaşayan bir sürgün,aforoza uğramış bir zavallıyım...
...Ah! bir dışarıda olabilsem... Gene eskisi gibi yarı vahşi, kendi başına buyruk bir kız olabilsem... Azarlamalar karşısında da deliye dönecek yerde, gülüp geçebilsem... Ben niçin bu kadar değiştim? Niye bir kaç kelimeyle kanım kaynayıp çileden çıkıyorum? Ah! o tepelerdeki fundalıklarda olsam, gene eski halime kavuşacağımdan eminim..."
Bu arada Bayan Linton bize birkaç kez uğradı, işleri yoluna koydu, hepimize çıkışıp emirler yağdırdı. Catherine biraz düzelince de onu alıp Thurshocross Grange'e götürmek için üsteledi. Bu davranışından dolayı hepimiz ona minnettar olmuştuk. Ama, biçare hanımcık iyilik yaptığına
pişman olmakta haklıydı; çünkü kendisi de, kocası da Catherine'den hastalık kaptılar, ikisi de birkaç gün arayla öldüler.
Bizim küçük hanımefendi de öncekinden daha küstah, daha titiz, daha burnu büyük bir insan olarak aramıza döndü. O fırtına gecesinden beri
Heathcliff'ten bir haber alınamamıştı. Bir gün, beni kızdırıp damarıma basınca, oğlanın kaybolmasına onun neden olduğunu söyleyiverdim. Bunun böyle olduğunu o da biliyordu.