Ah Alaaddin ah ! Nerelerdesin be ? Sanırım uzun zamandır böylesine bir roman okuduğumu sanmıyorum. Hiçbir olay yokken bu kadar güzel yazmak gerçekten muazzam.
Romana Alaadin'i aramakla başlıyor yazar ama öyle bir arıyor ki gerçekten anlatılmaz okunması gerekir. Şiirsel bir dil, muhteşem kelime oyunları, bol bol gizem... Hani Kafka'ya benzetiyorlar ya bu yazarı bence de benzetmekte haklılar.
Gizem,cinayetler,şiddet,ölüm ve tüm toplumsal olaylara öylesine dikkat çekmiş ki. Gerçekten muhteşem. Eşyaların, hayvanların kişileştirilmesi ve anlam yüklenip benzetmelerle kullanılması tam bir edebiyatçı dili, upuzun cümleler, üstkurmacalar, imgeleme kısacası her şey var.
Masal masal içinde diye bir tanım yaparız işte tam da bu deyimle alakalı. Kırk Haramilere giriyoruz oradan Kırmızı Başlıklı Kız falan aklın derinliklerine işleyen mükemmel bir anlatı ya. Önce içsel bir arayışa giren Toptaş Alaadini bulayım derken kendini bir roman içinde buluyor ve bu sefer hikayelerin içine giriyor farklı kurgularda Alaadin'i kendi canlandırıp onu yaşatıyor.
Hakan Hocam'ın ve Murat Sezgin'in incelemeri gerçekten muazzam olmuş. Üstüne ne ekleyebilirim diye düşündüm ama yok. Kesinlikle bu kitapla yazara başlamayınız çünkü gerçekten anlaşılması zor ve yorucu bir kitap. Klasik bildiğiniz romanlardan değil daha fantastik, daha gizemli bir belirsizliklerle dolu mükemmel bir eser.
Zaman, mekan, bolca karakter barındırmayan; belirli bir örgü ve kurgu olmayan, tamamen bildiğiniz romanlardan farklı postmodern türünde bir eser okumak istiyorsanız gözü kapalı tercih edebileceğiniz bir Hasan Ali TOPTAŞ klasiği sanırım.