Gizemnur ÖzbeyKavanoz
Kısacık bir solukta okunan ama ruhunuzda derin izler bırakan bir kitap okumak istiyorsanız "Kavonoz" tam sizlik Bir kadın gözüyle geçmiş,gelecek, hüzün ve mutluluk...Gün gün tutulan notlarYazarın da kitabın başında belirttiği gibi sağlam bir psikolojiniz varsa buyrun kitabı okumaya
Kavanoz...Her şey olmak isterken hiçbir şey olamamış tüm buruk insanların,tüm alacaklıların hayattan ,savaştan en çok korkanların ama buna rağmen savaşıp mağlup olanların romanı. Kavanoz ;yürekteki "cız" sesi,çürümüş çiçek kokusu ,sonuna kadar çekilmiş kirli perdeler, bomboş bir beyaz duvar. Bin "ah" kadar derin , bin "ah" kadar ıssız, bin "ah "kadar kimsesiz...
Biz kadınlar duygusal varlıklarız .Bir güzel söz ,bir tek dal gül ve kalbimizi ısıtacak kelimeler ...Bir erkekten başka ne isteriz ki.Efsun da her kadın gibi mutlu olmak ve hayatı dolu dolu yaşamak isteyen milyonlarca kadından sadece biriydi...
KavanozGizemnur Özbey · İkinci Adam Yayınları · 20232 okunma
Kadın kılığına giren Talat, kadınlara sokaklarda yapılan sarkıntılıkları öfkeyle karşılar şöyle der kendi kendine:
Ah zavallı kadınlar, neler çekerlermiş! Biz onları kukla yerine kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine engel oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek, tanımadığı bir başka erkeğe rast gelse yüzüne bakmaz, söz söylemez ama tanımadığı ve hiç görmediği bir kadına rast geldiğinde, gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek ki, biz kadınları insan yerine koymayız, kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkarız. Serbest gezip dolaşmalarına, eğlenmelerine engel oluruz.
Kadın kılığına giren Talat, kadınlara sokaklarda yapılan sarkıntılıkları öfkeyle karşılar. Şöyle der kendi kendine:
"Ah biçare kadınlar, neler çekerlermiş. Biz erkekler onları kukla mesabesinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluruz. Bu ne rezalet ve küstahlık. Bir erkek, tanımadığı başka bir erkeğin yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve hiç görmediği bir kadına gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar."
Aylin Balboa
Böyle bir kitap yok, insan resmen içinde yaşıyor bu hikayeyi, Osman'a hissettiği her duygu, yazdığı her satır nasıl inanılmaz. Osman'a bazen kızdım, bazen sevdim, bazen de dolu dizgin öfke duydum. Bir kez daha anladım ki biz kadınlar gerçekten duygusal canlılılarız. Özellikle ilişkilerde. Hele bir de sırılsıklam aşıksak eyvaaaah.!
Bir yanımız git dese de bir yanımız hep karşı tarafın kalma çabası içinde..
Her şeye rağmen iyi ki varsın Osman..
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz, kadınları insan sırasına koymuyoruz. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkıyoruz. Serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluyoruz.
Ah zavallı kadınlar neler çekerlermiş! Biz erkekler onları kukla gibi kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mâni oluyoruz. Bu ne rezalet ! Ne küstahlık...
''… Ah, keşke yazarlar kadınlar hakkında başka türlü yazmış olsalardı, kastettiklerinden daha açıkça! Biz, bundan başka hiçbir şey bilemeyiz, bu kesin…''
Kadın kılığına giren Talat,
kadınlara sokaklarda yapılan sarkıntılıkları öfkeyle karşılar.
Şöyle der kendi kendine:
''Ah biçare kadınlar, neler çekerlermiş.
Biz erkekler onları kukla mesabesinde kullanıyoruz.
Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluruz.
Bu ne rezalet ve küstahlık.
Bir erkek, tanımadığı başka bir erkeğin yüzüne bakmaz, söz söylemez.
Lakin tanımadığı ve hiç görmediği bir kadına gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar.''
Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki biz, kadınları insan sırasına koymuyoruz. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkıyoruz. Serbest gezip dolaşmalarına ve eğlenmelerine mani oluyoruz. Ve bir taraftan da kendimizi onlara güldürüyoruz.
.
.
Ah! Erkeklerin sevgisine inanmak, onların sadakatine aldanmak ne büyük bir kabahat! Ah biz zavallı kadınlar! Biz evlendiğimizde sanıyoruz ki bir koca, bir yoldaş alıyoruz. Halbuki erkekler...
.
.
Ah biçare kadınlar, neler çekermiş! Biz erkekler onları kukla değerinde kullanıyoruz. Yolda serbest ve rahat yürümelerine mani oluyoruz. Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek tanımadığı bir başka erkeğe rastlasa yüzüne bakmaz, söz söylemez. Lakin tanımadığı ve daha önce görmediği bir kadına rastladığı anda gülerek yüzüne bakmaya, söz söyle meye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz.