Hadi bakalım tren yolcusu kalmasın. Elimde tek bir bavul ve geliyorum. Çocukların konuşmaları, sevgililerin birbiriyle olan temâşaları, yaşlı teyzelerin etrafı açık gözle seyretmeleri, uyuyan amcalar, makyajını düzelten kadınlar, kitap okumaya çalışan genç, pencere dibi ısınmaya çalışan ben.
5 saatlik yol yarı uykulu yarı gözlem ile bitirdim. Kalabalık arasın bana sallanan bir el gördüm..
-Soğukta neden geldin anne.
- Olur mu birtanem ya özledim seni.
Diyerek sarılması, ah özlemişim memleket havasını dedim içimden.
- Araba uzakta mı anne?
-Yok kalabalık diye otoparka koydum.
Hava soğuktu, hızlı adımlarla arabaya doğru ilerledik. Küçük bir yer olduğu için de hemen eve geldik. Mis kokular kapıdan girerken geliyordu. Valizimi odama koydum. Mutfağa geçtim.
-Hadi hadi hemen sofrayı hazırlayalım. Ev soğuk değil dimi?
-Yo çok iyi anne. En azından benim evimden çok sıcak.
-Eski evin, dedi annem hafiften kaşını çattı. Bir yandan da servis tabağını koydu önüme.
" Artık buradasın diye düşünüyorum"
Durdum, buradayım.. gitmeyi çok istedigim yerden, şimdi ise başladığım noktadayım. Elde hiçbir şey yok gibi. Ögretmen olmak için gitmiştim, ögretmen olarak döndüm mü? Özel okulda eğitmen, kısa süreliğine Editörlük, Büro Asistanı, Yönetici Asistanı, tekrar özel okul. Maaşımla kirayı ödeyemem, doğal gaz, elektrik faturaları derken kendimi istifa ederken buldum ve buradayım işte..
Zil çaldı...