SÖYLENCE
akdeniz gülüşlü bir çocuk olsaydın ağzının kıyısından uçarılıklar biriktiren yüzünde bin bir haylazlıkla sevseydin beni
yüreğinden beyaz kuşlar uçardı yüreğime
dokundukça portakal çiçekleri dökerdi sevilmekten ürpertili dingin gövden
ah çocuk ah kadın ah sevgili
sözlerin aşkı anımsatsa da
gülüşünde onmaz acılar gizli.
Sen ayakta tuttuğun güçlü taş duvarlardan bahsederdin bana, ben ise tutunduğum gökyüzünden. Elbet bir sessizlik bulurduk oturup anlamlandıracak, tamamlayan bir yanımız olurdu susulanları. Sanma ki zaman ihtiyarlamıyor biz geciktikçe, sanma ki ben hiç bir şey bilmedim değişmedim. Duvardaki saatin tıkırtısını gece yarılanadek çok dinledim ben. Her gece söz yuttum satır yarattım. Huzur hep kurtuldu, mutluluk hala masum korkma. Sen ve ben öylece durabilirdik yan yana. Inşa edilmiş en zıt iki parça gibi çirkin olurduk belki, belki de öyle güzel düz vadilerce.
Sanma ki karanlık ışığın gücüne yenik düşüyor.. Gördüm, göz yumuyor sadece ve bize tahammül ediyor. Ne çok şey biliyorum bak sen yokken ve bunca cahilken benden yana. Aklım düşüyor, aklıma düşüyor tüm bunlar. Tutmuyorum artık hiçbir şeyi.
Ah !Denizi özleyebilirdik işte tam şimdi. Eminim kuşlar konsun diye var o sakin dalgalar, koca deniz bize niye durulsun ki. Öyle uzak öyle sonsuz ve öyle yüce.. Olsun el olurdu en çok, biz yine de saklardık onu içimizde. Bak, elimde tutum tuttum da vazgeçtim adımdan, kendim düştüm kendime büründüm. Sardım kirpiklerimi, dudaklarımı gölgeye çektim. Sanki dağıldım da tam oldum, biriktim ama yetmedim.
Korkma!
Duvarlar yıkılmaz gök çökmez.
Say ki ben sadece gülümsedim...
Annem başucuma süt koyardı içeyim diye
Merhamet çok unutkan ah merhamet
Ben, kuliste tek başına ağlayan bir şöhret
Yalnız kalmasın diye salonu kulise taşıdım epey zaman evvel
Hepimiz kuliste yalnız kaldık ne çare
Dindar kuşlar öterken vakitli
Ve vakitsiz havlayan müşrik köpeklere
Elimi kulağıma atıp aryalar okudum
Sesim detone