Bir bulut olsam, yüklenip yağsam,
Dökülsem damla damla toprağıma
Bir deli nehir, bir asi rüzgar
Olup kavuşsam üzüm bağlarına
Bir çiğ tanesi, bülbülün çilesi
Annemin sesiyle güne uyansam
Radyoda yanık içli bir keman
Ağlasa nihavend acemaşiran
Bir turna olsam, yollara vursam
Uçabilsem kendi semalarıma
Bir seher vakti sılaya varsam
Selam versem ah sıra dağlarına
ESKİ SAADETİNLE
Mazim! Ah, o bir daha bulunmaz bir hazine!
Hırsız gibi dalardım altın gümüş içine.
Dalardım! Fakat şimdi o servetten bana ne! Mazim!
Ah, o bir daha bulunmaz bir hazine!
Mazim çılgınca çalan, çalan bir orkestra!
Her günüm bir ahenkte, her biri bir hâtıra!
Piyano, keman, flüt, saksafon ve tambura!
Mazim bir orkestra, mazim bir orkestra!
Mazim tüten bir baca, dumanın yoktu sonu.
Her günüm göğe çıkan bir duman helezonu.
Hangi mel’un şeytandır bilsem söndürdü onu!
Mazim tüten bir baca, dumanın yoktu sonu.
-Eski saadetinle, geçmiş günleriyle kal! Gözlerini yumarak o dünyayı seyre dal!
O değil mi hayatta tutunduğun en son dal! Eski saadetinle, geçmiş günlerinle kal!
Pempe Maşlahlı Hanım romanında yorucu bir gezinti sonrası Pembe Maşlahlı karakterinin keyifle okuduğu romandır.Karakter bir süre sonra Teehhül Âleminde’yi okur ve der ki “Nerede Necdet nerede bu! Arada dağlar var.”Evet,benim için de birçok kitapla arasında dağlar kadar fark vardır.
Kitabı okumaya başladığımda her şey çok tanıdık geldi.Daha önce
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun evinde, akşam yemeğindeydik. Yemeğin bir de ''sürpriz konuğu'' vardı. Neşet Ertaş. Hiç okula gitmemiş. Küçük yaşta babasının peşine düşüp, saz çalmayı, türkü söylemeyi, kendi deyimi ile ''çığırmayı'' öğrenmiş. Yaş 66 olmuş. Hala ''çığırıyor.''