“Yahu yalansız dünya olur mu? Düşün bir kere. Böyle bir dünya ne manasız ne renksiz bir acibedir. Hiç öylesi çekilir mi? Daha ileri gitmeye ne hacet... Saadetimizi, kahkahamızı, neşemizi ve daha bilmem neyimizi hep ona, yalana borçlu değil miyiz? Bu böyle birader. Hiç kızma canım, en mesut olduğumuz çocukluk günlerinde bile kendi kendimize yarattığımız namütenahi yalanları unutuyor musun? Bu masum günlerde bile saadetimizi yalanla beslemedik mi? En sevdiğimiz, lakırdılarındaki lezzete doyamadığımız hoş sohbet dostlar mahir birer yalancı, birer usta mitoman olmasalar hiç çekilir mi?”
"Bazısı ardında ismini bırakır bazısının esamesi bile okunmazdı. Dünya bir çeşit, insan bin çeşitti. Oysa herkesin yaşayacağı bir ömrü vardı ama farkında olanı azdı. Herkes bir yola baş koyardı belki ama Mahir olmak zordu."
Havalandırmanın ortasına kurulan darağacı,
Ve infaza saniyeler kala Adalı’dan ilginç bir istek gelir.
Hakim Ali Kayacan’a döner
Efendim”Şu gömleğin iki düğmesini açabilir miyiz,
Gömleği dar yapmışlar”
Hakim anlatıyor
Garip bir durum yaşanmıştı,
Ölüme tanıklığın bir kaç saniye öncesin de
Boynuna dar ağacı geçecekti, ancak o boğazından iki düğme
Atılan tüm zarların sırasıyla 2-2-2-1 geldiği bir gemideyiz. Gemi, ölü toprağında kısa sürede yetişen meşe ağaçlarından yapılma. 247 kişiden müteşekkil mürettebatının yekunu ise katil. Gemi kaptanıysa "ben size her şeyden yakınım" diyen ve bir görünüp bir kayıplara karışan Diyavol Paşa. Tövbeler olsun.
Ölümsüzlük merakında olan ve