Acaba tarih ezeli bir tekrar mıdır?
Yoksa insanlar gün geçtikçe , teknoloji geliştikçe, konfor düzeyi arttıkça geçmişteki hatalarından ders alıyor mu?
Yoksa her gün, teşbihte hata olmaz , hata güneşimiz hiç aksaksız doğmaya devam mı ediyor?
Ne dersiniz ?
**"
Bir eşek var idi zaif ü nîzar
Yük elinden katı şikeste vü zâr
Gâh odunda vü gâh
Ahê ji derd-i dil dikit
Herçî nedî azarê çerx
Derbê li nêva dil didit
Lami`sifet nûbarê çerx
Tên sîneyan peykan nihîn
Amanca wan tîran em în
Dama belayê der kemîn
Bu kitabı okudum da paylaşıp paylaşmamak arasında kaldım ve yine her zaman ki sonuca vardım; evimin kapılarını kapatsam da toplum dediğimiz şey benim kafamda, öyle bir yerleştirmişler ki artık insanlık yok olsa yeryüzünde bir ben kalsam da beş para etmez, göz yaşlarımla yıkayıp gülüşümle ısıttığım topraklar da yükselen yosun kaplı kocaman bir duvarım var. Ee o zaman elimde çekicim, ben geldim...
Kapağında Pavyon Öyküleri yazıyor diye ayyy Allah aşkına okunacak başka şey mi yok, ne merak ediyorsun ah o kadınlar düşmüş (!) (sarı sayfa ilanlarına göz atarsanız bazı yerlerin yüksek ücretlerle 'bayan' eleman ilanlarına denk gelirsiniz bazı şeyler tercih meselesi olabilir) ... gibi saçma sapan yorumlara kapatıyorum kulaklarımı ben diyorum ki merak edilecek çok şey var ama bu kitap o merakı söndürmeye yetmiyor. 23 kadın yazarın 23 hikayesi bu yüzden pavyondan çok, kadınlardan oraya giden erkeklerden fazla detaya girmeden edebi bir tarzla üstü kapalı bahsetmiş. Bu konu hakkında detaylı bir araştırma, röportaj ne bileyim gidenlerin çalışanların anlattıklarıyla psikolojik bir değerlendirme beklemiştim. Alırken içime düşen umut bir kuşun kanadına takılıp terk etti beni ve bende dedim ki Dilber evin barkın yok mu?
"Ve ben seni dinlerken anlaşılır oluyor,
'Bir Yusuf Masalı...'
Ismarlama bir hayatın bırakılışı..."
#kitapyorumu
Annesi öldüğünde küçük yaştaydı Melek. Alkolik babası hapise girmişti ve bir süre sonrada orada hayatını kaybetti. Daha sonra yetiştirilme yurduna verildi. En iyi arkadaşı Betül'le kaldığı yetiştirme yurdunda
Işıklar ötesine yolculuk sabahlarım,
İstanbul'un sarhoş soğukları.
Hani benim sevdiğim nerede?
Henüz radyosu açılmamış dükkan gibi,
Işıklarında yorgun düşer sabahlarım.
Hani benim yeni yeni ısınmış mutlu anılarım?
Daha uyanmamış sabahında.
Ah İstanbul yine sersefil sabahına,
Hani benim düşüp kalkan gençliğim?
Bir deli havasında
Tahammül mülkünü yıkdın Hülâgû Han mısın kâfir
Amân dünyâyı yakdın âteş-i sûzân mısın kâfir
*
Kız-oğlan nâzı nâzın şeh-levend âvâzı âvâzın
Belâsın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kâfir
*
Ne ma‘nî gösterir dûşundaki ol âteşîn atlas
Ki ya‘nî şu‘le-i cân-sûz-ı hüsn ü ân mısın kâfir
*
Nedir bu gizli gizli âhlar çâk-ı girîbânlar
Aceb bir şûha sen
Kudüs ah Kudüs kıymetini bilemediğimiz Kudüs. Yazar çok güzel anlatmış, okurken hem oraları geziyor hemde bir maceraya çıkıyorsunuz. Kitap arkası yarın tadında bitti ikinci kitabını almam lazım. Ama bu kitabı çok sevdim. Herkese tavsiye ederim.
Ne kadar cevr u cefâ eylesen ey nûr-i basar
Mihr de zerre gibi men seninem sen de menim.
Mihr-veş nûr-i ruhın gönlüme pertev salalı
Kubbede zühre gibi men seninem sen de menim.
Âhû gözlüm o kara gözler ile bir bakışın
Kamere gurre gibi men seninem sen de menim.
Bu gönül gül yüzüne bülbül-i nâlân olalı
Sadefe dürre gibi men seninem sen de menim.
LUTFİYÂ kesme nazar rûy-i dilârâ görünür
Bahrde katre gibi men seninem sen de menim.
Ne kadar cevr u cefâ eylesen ey nûr-i basar
Mihr de zerre gibi men seninem sen de menim
Mihr-veş nûr-i ruhın gönlüme pertev salalı
Kubbede zühre gibi men seninem sen de menim
Âhû gözlüm o kara gözler ile bir bakışın
Kamere gurre gibi men seninem sen de menim
Bu gönül gül yüzüne bülbül-i nâlân olalı
Sadefe dürre gibi men seninem sen de menim
LUTFİYÂ kesme nazar rûy-i dilârâ görünür
Bahrde katre gibi men seninem sen de menim