Ah zeze senin gibi akıllı bir çocuğu nasıl döverler.Senin yüreğin hayal dünyan ne kadar güzel.Küçük kardeşine olan sevgin ve oyunlarında...Yazar çocuk ruhunu çok iyi yansıtmış.Sürükleyici ve akıcı bir dilli var. Zeze daha beş yaşındayken büyüklerin dertlerini yüreğinde taşır.Ailesinde yeterli sevgi görememiştir.Karşısına çıkan portekizli Portuga dan gördüğü ilgi ve sevgi ve şeker portakalı fidesi onu hayata bağlayan iki şeydir. Ama bu çok kısa sürmüştür.Portuga'nın ölümü onu derinden sarsmıştır.
Yazar Vasconcelos kitabın son sayfasında portuga'mızdan şöyle bahseder, aynen yazıyorum:
"yıllar geçti sevgili manuel valadares. şimdi kırk sekiz yaşındayım ve zaman zaman, özlemimde, hep bir çocuk olduğum izlenimine kapılıyorum. birden ortaya çıkıverecekmişsin, bana artist resimleri ve bilyeler getirecekmişsin gibi geliyor. hayatın sevilecek yanlarını bana sen öğrettin, sevgili portuga'm. şimdi bilye ve artist resmi dağıtma sırası bende, çünkü sevgisiz hayatın hiçbir anlamı yok. ara sıra sevgimle mutluyum, ara sıra da yanılıyorum; bu daha sık oluyor.
o çağlarda, bizim çağımızda yani, yıllar önce bir budala prens'in, mihrabın önünde diz çökmüş budala'nın, gözleri yaşlarla dolarak ikonlara şunu sorduğunu bilmiyordum:
olup bitenleri çocuklara niçin anlatmalı?
gerçek, sevgili portuga'm; bunları bana çok erken anlatmış olmalarıdır.
hoşçakal! (ubatuba, 1967)"