Ah ah ...
Ah , bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız , durmadan yanıldığımız ,istediğimiz kadar bol hasletler , adilikler , iyilikler ,kötülükler, delilikler, akillikliklar , sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri!
İçimde geçmiş bir sarhoşluk, bir uyku ihtiyacı var ama vaktinde bile uyuyamam. Ah bir uyusam! Yeniden hayat bulacağım. Hem yürüyorum, hem uyuyorum, hem de durmadan uyandırılıyorum. Bir Gestapo beni uyutup uyandırıp cevabını veremeyeceğim bir sual soruyor. Bu işkence dursun. Durmuyor. İnsanoğlunun o tabii hali bir türlü geri gelmiyor: O tatlı deniz, o balonlar, o yelken, o güneşler içinde kumluk... İçimize böyle, herkesin kendine göre bir Hamlet'i girdiği zaman, yalanlara pek yakınızdır. Şu dakikada iki çift güzel söze yalan da olsa, inanabiliriz. Demek bu hal insanın çok akıllı olduğu an değil. Aptallık, delilik anıdır da diyemiyorum. Bu an usturanın üzerinde durma anıdır. Bir nevi sırat köprüsü. Bu anları yaşayan her insan şifasını da kendi bulur. Kimi bir duş yapar, kimi sokakları sersem sersem dolaşır. Kimi bir kerhaneye gider. Kimi meyhaneye koşar. O anı geçirmeye çalışır. En iyisi geçirmemektir.
Reklam
SÜT Senelerden beri yapmadığım şeyi yaptım: Süt içtim. Dükkânın içinde su buharı, süt kokusu, insanı ağlatıp uyutacak, kırk sene evvelki bir beşik hatırasına kadar sürüklüyordu... Evet, senelerden beri ne erken uyanmış, ne de süt içmiştim. İşe sütle başlıyorduk. Ne haristi parmaklarımız anamızın göğsünde. O ne dişsiz bir canavar ağzı idi
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
Zavallı kelime! Senin ne kabahatin var? Kabahat sende değil, benim kötü şiirleri unutmayan hafızamda: "Engine, ah engine! -Enginde bakacağım gözlerinin rengine." Ölür müsün, öldürür müsün?
Ah bu yarım sarhoşluk! İnsanı yalancı ediyor, riyakâr ediyor, lafını şaşırtıyor. Bu kör olasıyı ya bir daha içmeyeceğim yahut zilzurna olacağım.
Reklam
Şairin cenaze törenindekiler:
Cenaze törenine katılmak üzere Beyazıtta toplananları tefrik etmek artık zorlaşmıştı. Bu arada Şehir Meclisi üyeleri, Ferdi Öner, Recep Bilginer, Orhan Mete, Üniversite profesörlerinden Ah- met Hamdi Tanpınar, Mazhar Şevket İpşir, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan, Burhan Toprak, Rıfkı Melûl Meriç, sanatçı ve muharrirlerden Asaf Hâlet Çelebi, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Nizamettin Nazif, Sait Faik, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sabahattin Kudret, Münir Süleyman, Feridun Fazıl Tülbentçi, Behçet Kemal Çağlar, Hüsamettin Bozok, Abdülbaki Gölpınarlı, Lutfi Erişci, Muvaffak İhsan Garan, Orhon Arıburnu, Rifat Ilgaz, Sinan Korle, Cavit Yamaç, Fahir Onger, Râkım Çalapala, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Bedri Rahmi, Eren Eyüboğlu, Sabri Berkel, Cemal Tollu, A. Arad, Nuri İyem, Halil Dikmen, Necmi Rıza, Ercüment Behzat, Şehir ve Ses tiyatroları sanatkârları göze çarpıyordu. Biraz sonra kalabalık adam akıllı artmış, gelenleri farketmek imkânsız bir hal almıştı.
Sayfa 18
Oradan, senin insan olarak, pisman olarak çıktığını görmek icin dul ananla beraber, hepimiz seni bekliyoruz çocuğum... Yalnız ve yalnız yaptıklarına pişman ol; kafi. Yüzünün rengi bir haftada yerine gelir. Uykuların düzelir, rüyanı hiçbir korkunç hayat kirletmez. Ah, o çamaşır ipleri... O din gömlek hayaletleri...
Ah, bu insan yüzleri!..Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri!
Ah, bu insan yüzleri!. Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri!
Sayfa 10
Reklam
Ah ne güzeldi o günler! Gene gelmeyecek mi dersiniz?
Uçurtma dermiş ki: "Ah! İpim olmasaydı!" Kant'ın güvercini daha ileri gitmiş: "Bir de şu hava olmasaydı!.." demiş. Her ikisi de kendilerini gökyüzüne yükselten şeyin bu iple, hava olduğunu unutmuşlar...
Sayfa 43 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Azıcık pişmanlığa benzemiyor mu bu rahatlık diye düşündüğüm oluyor. Hayır hayır! Pişmanlığın tadı da başkadır. Ah, küsüşüne, küstürdüğüme pişman olabileceğim bir arkadaşım olsa da gidip ayaklarına kapansam. Çocuklar gibi "Yalvarma!" dese de yine konuşmasa. O güzel pişmanlık hissi çocuklukta kaldı. Şimdi nerede? Ara ki bulasın. Sonuna kadar küsüp yeni dostluklar kuracağız. Bu iş sonuna kadar böyle gidecek. Kim bilir belki de bu böyle olduğu için, tecessüsümüz (anlama merakımız) hiç eksilmeden yeniden yeniye doğduğu için yaşamak insanlarla beraber güzel değilse bile caziptir.
Sayfa 120Kitabı okudu
Ah bir uyusam! Yeni­den hayat bulacağım.
Sayfa 78 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Evet bir yağmur yağsın istiyorum. Camlardan düşüncelerimizin resmini, haritasını çizerek aksın, şakır şakır dökülsün.. Ah! Şakır şakır, gönlüme bir yağmur yağsın da bak
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.