Ah vefa! İnsan türünün en önemli özelliklerinden biriydin sen. Acaba türümüzün başka hangi özelliklerini kaybettik, acaba hangi özelliklerini taşıyoruz; acaba insan denince hatırlanıyor muyuz?
Elden Gider
1. Sâkîyâ mey vir ki bir gün lâle-zâr elden gider
Çün irer fasl-ı hazân bâğ ü behår elden gider
2. Her niçe zühd ü salâha mâil olur hâtırum
Gördügümce ol nigârı ihtiyâr elden gider
"Ah, vefa! İnsan türünün en önemli özelliklerinden biriydin sen. Acaba türümüzün başka hangi özelliklerini kaybettik, acaba hangi özelliklerini taşıyoruz."
Oh, ey yâr-ı bî-vefâ! Bilmem,
Bu soluk renkli, münkesir, ebkem
Bu hayali tanır mısın acebâ?
Dest-i bî-rahm-ı lehv ü lû'bunla
Kırdığın, sonra attığın, ey mâh!
O, benim aşkımın hayalidir âh!
Aşk, vefa, saadet... Hep birer yalandan ibaretti. Ve o, esasen bunları bildiği halde nasıl inanmış, hakikate karşı gözlerini nasıl kapayabilmişti? Nihayet bir gün yine böyle olacak değil miydi? Ah bu erkekler!
Aşkın lâlezarıyım; toprağım susuzdur ey
Leyla mahkûm ve ketum; hicran uykusuzdur ey
Ruhumun aynaları hasretinle sevişir
Merhamet asumanım neden bulutsuzdur ey
Rengârenk bir baharla tutuştu ufuklarım
Hüznümle, isyanımla hayal umutsuzdur ey
Masiva mihverinde bunalan bir gölgeyim
Lekeli iklimlerde kalbim kanatsızdır ey
Kin ağacı intihar damlatıyor ömrüme
Derbederdir ümranım; sergüzeşt tatsızdır ey
Sızıyor ellerimden gecenin gözyaşları
Lanetli pusularda karanlık mutsuzdur ey
Mana üzgün hicabın yıpranan perdesinde
Meğer irfanım nakıs, erdemim yurtsuzdur ey
Açıyor kapısını dört yanımdan sonbahar
Yeryüzü neden böyle virandır, ıssızdır ey
Cevriyle eriyorum belalı duyguların
Bencildir aşiyanım, riyakâr, hissizdir ey
Umutlarım ölüyor sokak aralarında
Lisanım ıstırabın kahrıyla sessizdir ey
Bunalıyor, ağlamak istiyorum. Nafile
Gözlerim kıvılcımlar dergâhı, yaşsızdır ey
Muamma ummanıdır sinemin; andır vefa
Vehimdir, ihtirastır bedenim, başsızdır ey
Visalin esrarına hayranım, ama heyhat
Hicret ah, belki hicret; buğday başaksızdır ey
Düne kadar kafamın içinde dolananlar tekrar harekete geçerse, hiçbir diyar derdime derman olamaz. İşte bu yüzden yürüyorum. Yine de belli bir amaç doğrultusunda yürümediğim için, dört yanımı bulanık fotoğraflarla kaplamışlar gibi bir buhranın içindeyim. Üstelik bu ucu bucağı belli olmayan buhran bulutlarının ne zaman dağılacağını kestiremiyorum. Ve artık ömrüm ne kadar vefa ederse -elli yıl mı olur, altmış yıl mı- ben ne kadar yürüsem de, ne kadar koşsam da bu bulutların dağılmayacağından hiç şüphem yok. Ah, çok sıkıldım. Bu sisli geleceği alt etmek için değil, durulamadığım için yürüyorum aslında. Yoksa ne kadar çabalasam da bu işten sıyrılamayacağımı biliyorum.