Ayrıca yüreğimi değil, aklımı ve yeteneklerimi beğeniyor, oysa her şeyin kaynağı yürektir; tüm gücün, tüm mutluluğun, tüm kederin. Ah, benim bildiklerimi herkes bilebilir ama yüreğimdir yalnızca bana ait olan.
İçimden, göğsümü parçalamak ve beynimi dağıtmak geliyor; insanların, birbirleri için ne kadar az anlamları var. Ah! Sevgi, sevinç, yakınlık ve coşku kendi içimden gelmiyorsa, bir başkası da bunları veremeyecektir bana; soğuk ve güçsüz bir halde karşımda duran birini, ben de mutlulukla dolup taşan yüreğimle mutlu edemem.
Ah, sen bu yüreği bilmezsin! O ne deli ne uçarıdır bilsen.. Bunu sana mı soruyorum? Sen ki benim tehlikeli bir durgunluktan coşkun bir sevince, tatlı bir hüzünlülükten azmış bir çarpıntıya düştüğüme tanık olarak kaç kez benim için kaygılanmış, üzülmüşsündür.. İşte bu nedenle, kalbimi hastalanmış bir çocuk gibi nazlandırıyor ve şımarmasına ses çıkarmıyorum. Sakın bunu kimseler duymasın! Öyle adamlar vardır ki onlara göre bu, büyük bir suç, bir günahtır!
"Ah, gençliğimin mabedi o sevgili nerelerde! Kaybolacak idiyse onu ne diye tanıdım ben?... Kendi kendime: Çılgınsın! diyorum, artık bulunması olanaksız bir şey arıyorsun!"
Tanrı biliyor ya, çoğunlukla bir daha uyanmama arzusu, hatta ümidiyle yatağa giriyorum. Ve sabahleyin gözümü açıp yine güneşi görünce neşem kaçıyor. Ah keşke huysuz biri olabilsem, suçu havaya, üçüncü bir şahsa, başarısız bir girişime yükleyebilsem, o zaman keyifsizliğimin katlanılmaz sıkıntısı yarı yarıya azalırdı.Vay halime, tüm suçun yalnızca kendimde olduğunu biliyorum. Aslında suç demek doğru değil! Kısaca, nasıl ki eskiden tüm mutlulukların kaynağı bendeyse, şimdi de tüm üzüntülerin kaynağı içimde saklı.
Ah, insan yaşamda öyle geçici bir yolcudur ki, kendi varlığına en fazla inandığı ve arkadaşlarının ruhlarında, kalplerinde en derin izleri bıraktığını sandığı bir yerde bile belleklerden hemencecik silinecek, hiçbir iz bırakmayacaktır! Hem de öyle çabuk ki!