İnşaatın bittiği gün içeriye okuldan sıra taşıdıklarını gördüm. Koskoca Paşa ne yapacaktı okul sırasını? Mektebe yeniden başlayacak hâli yoktu ya! Ustalardan birinin kolunu tuttum. 'Hani' dedim, ' Kemal Paşa gelecekti, siz burayı okul diye mi yaptınız? Kandırıverdiniz mi siz beni? Bıktık okuldan, burası da mı okul olacak?'
Güldü adam.
'Yok aslanım, kandırmadık. Bu sıralar Paşa'yla arkadaşları otursun diyeymiş. Valla ben de anlamadım ama başka eşya alacak para yok herhal. Okullarda sıra toplayın dediler. Çatıyı kapattık ya dün, kiremitleri de milletin evinin çatısından söküp getirmişler. Aha şimdi de gaz lambası toplamaya gidiyoruz, hayrolsun sonumuz,' dedi usta.
Bizim evin çatısında sağlam kiremit olsa ben de getiriverirdim ama yoktu ki.
Mustafa Kemal'in Samsun-Havza yolunda ve bindiği hırpani Mercedes-Benz otomobili kim bilir kaçıncı defa bozulunca, yol kenarındaki tarlasında çift süren bir köylüyle konuşması, bu bakımdan ne kadar mânâlıdır:
"- Hemşeri! Düşman Samsun'a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun?…
- Paşa, Paşa! Sen ne diyorsun? Biz üç kardaştık. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz öksüz ile yetim, üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da, yurdum da, aha şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme…"
Ama ne var ki gene de Anadolu halkına başvurmak gerekmektedir. Bu iş ise artık, ancak onu kazanmakla olabilir. Mustafa Kemal işte bunun için yola çıkmıştır. Bütün ümidi de, bu yorgun, bu çilekeş halktadır.
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
Nefis nere derse ora varırdım
Ama lâkin havf -i Rahmân olmasa
Bir lahza ayrılmam nefsin yolundan
Eğer bir kişide imanolmasa
Tutuştu ciğerim yandı derinden
Havfim yoktur cehennemin nârından
Korkulur şeytânın mekr ü şerrinden
“Herkes yalan söylemenin bir usturubunu bulmuş Aziz, iyi görünmenin de, ben bulamadım, o yüzden öfkeliyim, üstelik bunların yalan olduğunu da bile bile, göre göre imreniyorum, benim de olsa diyorum. İşte benim hayatımın tiksinilecek yanı.
Bunlara imrenmesem de baş çevirsem şahane bir adam olabilecekken şimdi işte şu gördüğün, bak, bana bakıyorsun değil mi, aha şu kıskanç haset adamım. Tuzaklara hem de hepsine gördüğü, bildiği halde tutulanım, ökseye zamka hayranım."
"Hani," dedim, "Kemal Paşa gelecekti, siz burayı okul diye mi yaptınız? Kandırıverdiniz mi siz beni? Bıktım okuldan, burası da mı okul olacak?"
"Yok aslanım, kandırmadık. Bu sıralar Paşa'yla arkadaşları otursun diyeymiş. Valla ben de anlamadım ama başka eşya alacak para yok herhal. Okullardan sıra toplayın dediler. Çatıyı kapattık ya dün, kiremitleri de milletin evinin çatısından söküp getirmişler. Aha şimdi de gaz lambası toplamaya gidiyoruz, hayrolsun sonumuz" dedi usta.
Bizim evin çatısında sağlam kiremit olsa ben de getirirverirdim ama yoktu ki.
TOHDUR BEĞ
Avrat yeğin sayrı, benim karnım aç,
Keyf için gelmedik bura tohdur beğ.
Fukara harcından yaz da bir ilâç,
Olsun derdimize çare Tohdur Beğ.
Tama vatandaşık, gardaşık tama...
Bunca pahılm'olur adam adama?