17 yaşında bir şair adayı Rimbaud. Dergilere yazıyor durmadan; Ben gencim destek olun, el uzatın bana, sayın ustam, saygıdeğer büyüklerim!..
Eserin ilk kısımları, o sağ üst köşede adresin yazdığı, zaman zaman itekleyerek okuduğumuz mektuplardan değil. Bir Roman gibi, Rimbaud'nun bütün özel alanında dört nala koşturuyor. Bindiği trenin bilet
Alıntılamak arzusuna kapıldığım çok cümle vardı, bu yüzden tümünü bırakıyorum yazının.
"Aşağılamak bizim milli hasletimiz. Ana babalar çocuklarını, abiler kardeşlerini, müdürler öğrencilerini, patronlar işçilerini, okuyan okumayanı, okumayan okuyanı, sözelci sayısalcıyı, sayısalcı sözelciyi, klasik müzikçi popçuyu, mühendis öğretmeni, doktor
" Bir gün soracaklar ey insanlar, kız çocuklarına neden sessiz kaldınız?
Ahdım olsun ki susanı affetmeyeceğim!
Yemin olsun sana ey insan; canını yaktığınız hiç bir kız çocuğunun hakkını helal etmeyeceğim!"
- Ah canım karıcığım, bir hatadır ettim. Affına muhtacım.
- Hayır, hayır, hayır... Bin kere hayır... Hata bilmeden işlenir. Sen bunu ölçtün, hesapladın. Bile bile yaptın. Muradın nedir alçak herif?.. Namusumdan, doğruluğumdan şüpheye düşerek koynumda zampara yakalamak için böyle sessizce geldin değil mi ? Allah’a ahdım olsun ki, bu gece döşeğimde yakalayamadığını birkaç akşam sonra sana elinle tutturayım...
Şuayip Efendi’nin dili dolaşarak:
- Allah esirgesin, Allah esirgesin... Anacığım, kendine gel... Ne fena lakırdılar onlar... Senin dilinde vardır ama kalbinde yoktur bilirim.
- Ahmak adam, hiçbir şey bildiğin yok. Her bir fenalık benim beynimde de vardır, kalbimde de... İçimde de, dışımda da... Anlıyor musun Hebenneka? Aynaya git de suratına bak. Boyalı kukla... Üzerine hiyanet edersem beni kim ayıplıyabilir? Bile bile aldın pezevenk... Bana adıylan sanıylan Orospu Servinaz'ın kızı Binnaz derler. Siz namusluluğun aynalı, oyuncaklı, süslü tasması altında yaşıyan insanlar... Kendinize hoş gelen her fenalığı işler fakat adını değiştirerek, kitaba uydurarak işlersiniz. Evet, bu dünya bütün uydurma düzeni ile, kelime oyunu ile bilerek aldatmak ve aldanmakla dönüyor. İhtiyar karınızın üzerine torununuz yerinde bir kızcağız aldığınız zaman vicdanınız size hiçbir azarlamada, ayıplamada bulunmaz. Bu genç kadın tabiattan zevk alma payını istediği vakit, meydana korkunç iki kelime çıkarırsınız: ırz ve namus...
Geçti yıllar ah, geç aydım
Anladım ki boşa gün saydım
Baka kaldım giden güne
Ben hep düne ait kaldım
Çocukluğum kavruk
Gençliğim savruk
Yetişkinliğimden hiç hayır yok
Hayat, kadere inat
Seni sil baştan yaşayacağım
Ahdım olsun
Mûsâ, "Buluşma zamanınız şenlik günü ve ahalinin toplanacağı kuşluk vakti olsun" dedi.
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti; bütün tedbirlerini aldı, sonra (sihirbazlarıyla) geldi.
Mûsâ onlara şöyle dedi: "Yazıklar olsun size! Allah’a karşı yalan uydurmayın, yoksa ağır bir ceza ile kökünüzü kazır; iftira eden mutlaka perişan
Ben büyümüşüm "Minik Serçe"
Sen nasıl böyle kalabildin?...
"Küçüğüm" şarkısıyla kendimi avutamayacak
kadar büyümüşüm. "Ağlamak güzeldir" dedin de
Söyle Minik Serçe yaş mı kaldı sanki gözümde?...
Bazen dalınca gözlerim uzağa
Aktı yaşlarım tutamadım
Sezen abla ne yaparsam yapayım
Güçlü kalamadım
Açıkçası "Ben O
1. Aferin devrine ey âfet -i devrân Tahsin
Zulmüne gerdîşine her dem u her an Tahsin
2. Bir karışdır bacağın bir buçuk endâze boyun
Fitne sandukası şer mahzeni şeytan Tahsin
3. Sâni'in sun'ina yokdur diyecek âmennâ
Yaradır sûret -i insanda hayvan Tahsin
4. Var mıdır şehr-i Stanbul'da sen teg mensûh
Fitnede tam veli cisimde