103 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
Körsün, sağırsın, bir ölüsün sen artık, çığlıklarımı işitmiyorsun! Sana nasıl bir cennet bağışlayacağımı anlayamadın. Cennet benim içimdeydi, onu senin önüne serecektim. Madem beni sevemeyecekmişsin, sevmesen de olurdu, bundan ne çıkardı ki? Her şey gönlünce, istediğin gibi kalırdı. Bana aklından geçenleri bir dostun olarak anlatırdın; gülerdik, sevinirdik, birbirimize neşeyle bakardık... Böylece sonuna dek yaşayıp giderdik. Başkasını sevsen bile sesimi çıkarmazdım. Onunla gezip tozardınız, ben de sokağın öbür ucundan sizi seyrederdim. Ah, her şeye razıyım, gözlerini bir kerecik açsan yeter! Bir an için, yalnızca bir an için! Pencereden atlamadan önce önümde durup bana bağlı kalacağını söylediğin zaman ki gibi bir kerecik baksan bana, o zaman her şeyi görüp anlardın. Ahh kör yazgı, ahh anlımızın kara yazgısı. Biz insanlar yeryüzünde yapayalnızız işte en büyük felaket burada... Güneşin evrene can verdiğini söylerler.Güneş gökyüzüne yükselsin de görün bakalım , o bir ölü değil mi? Her şey ölü her yerde ölüler var. İnsanlar yeryüzünde yalnız , çevrelerinde ölüm sessizliği; bizim dünyamız bu işte. Dostoyevski'nin insanın iç dünyasını anlatan mükemmel kitaplarından biriydi. 16 yaşlarında zorluklar içerisinde olan kızın ve 40 lı yaşlardaki eski subayın evliliği. Her anlamda uyumsuz olmaları ve sonunda intiharla sonuçlanan bir yaşam ve bütün bu olanları sorgulayan ve pişman olan bir adam . Herkesin okumasını isteyeceğim eserlerden biri.
Uysal Kız
Uysal KızFyodor Dostoyevski · Notos Yayıncılık · 20168,4bin okunma
80 syf.
9/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
CAHİLİZ, DÜNYANIN RENGİNE KANIYORUZ.
Tolstoy, bu kısacık ama etkili romanını sanki önce ölmüş, sonra da tövbeestağfurullah, İvan İLYİÇ kimliğiyle dirilip yazmış gibi. Ölüm döşeğindeki hasta bir adamın acılarını ve o ölüm anını başka türlü yazıp hissettirmesinin başka bir açıklaması ''büyük yazar'' olmasından mı? Tamam, o da olabilir ama ilk söylediğim sanki daha mümkün :) Kitabı
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Karbon Kitaplar · 201845,8bin okunma
Reklam
Sezai Karakoç'un Mona Roza şiiri ve hikayesi...
Sezai, gelecekte başına geleceklerden habersizce üniversiteyi kazanması üzerine Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesine gider. Bir zaman sonra başlar dersler ve okula gidip gelmeye başlar Sezai Karakoç. O zamanlar yeni bir üniversite öğrencisi olmanın heyecanını taşımaktadır. Dersler devam ederken neden sonra gönlünü bir muhacir kızına
Hiç söylenmemiş sözler söylemeli El değmemiş duru sözler sevdiğim için Sevdiğim ! Şehir giysileri kıskanır ve bu yüzden bürünür geceye Güneş gözlerinden beslenir ve saçlarını kollar görmek için Sensizken; şehrin boş meydanlarında yürüdüm Kalın puntolarla iri laflar ettim Öfkemi saldım iri dişli postvallar üzerine ​ Sevdiğim! VERA! Hangi çocuğu
Ahh, o anlar yok mu?
O andan itibaren yeryüzüyle ilişiğin kalmaz. Başkalarının mezarlarını çocukları, babaları, kocaları ziyaret eder, ama senin ne ağlayanın, ne yas tutanın, ne ayinler yapanın olur; dünyada tek bir canlı ziyaretine gelmez ve adın, hiç dünyaya gelmemişsin gibi, yeryüzünden silinip gider! Yattığın çamur dolu bataklıkta, geceleri, ölüler hortladığı zaman istediğin kadar tabutunun kapağına vur...
Vera Sevdiğim ! Bak umut kan pıhtısı rengine döndü Sen VERA! Filistin’den geçerken sakın eteklerini toplama Biraz kan bulaşmış şekilde çık karşıma Ve sakın UNUTMA!!! O ilk çocuğumuzdur. Asırlardır dillerde olan Leyla’dır Meryem’in suskunluğunda can bulan gözleri vardır Züleyha’nın Daha düşmeden kirli kelimeler diyarına ​ Bilir misin VERA! Kaçıncı
Reklam
142 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.