"Hiç sevmem kışları" derdi. Neymiş üşürmüş de kalın giymek zorunda kalırmış. "Hahh" dedim içimden. "Yazın da, kışın da mahallenin en pejmürdesi sensin..." Bunları o zamanlarda çok yakın olup da sevemediğim, şimdilerdeyse rahmetli olan canım arkadaşıma söylerken yıl 1995 aralığın 17'siydi.
Şimdiyse 2006 yazının
Orada birileri aşk gibi ölümün altında
Onlar eriyip tükenirken
birini sevmem ne işe yarayacak?
Anlamıyor musun,
kalbim kalmadı
Ahhh güzel çocuklar...beddualı çocuklar.
İlk kitapta bizi iliklerimize kadar soğutan atmosferi yaşarken ikindi kitabımızda da yağmur çamur demeden yolumuza devam ettik. Serinin ikinci kitabını da aşırı sevdiğimi söylemem gerekiyor olaya dahil olan ikinci karakterler ile eski karakterlerin harmanlanlaşması bizi keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Yazarımız ilk kitapta olduğu gibi bu kitaplarda bize bir çok açık kapı bırakıyor sanırım son kitapta son vurgunu yapacak. Ayrıca ilk kitapta bol bol gördüğümüz sus barbatus bu kitapta biraz geri planda kalmış gibiydi.
•
İlk kitapta olduğu gibi konu bir kişi üzerinden eli alınmayıp bir yöredeki halkın yaşadıklarını 12 Eylül sonrası yaşananları asker ile devrimci çocuklar arasında geçen koşuşturma esnasında yerel halkın davranışlarını okuyoruz. Ahhh ahhh bir yanda dağlarda tuttukları davayı savunmaya devam eden gençler bir yandan emir kulu olduğu için onu yakalamaya çalışan askerler eh halk desen günün yaşantıları ile birlikte ayakta kalma çabası. Seriyi uzun uzun anlatmak istemiyorum çünkü her bir karakter kendine özgü birini anlatsam diğeri eksik kalırmış gibi geliyor her bir karekter kendine has ve size o yaşanılan duyguyu aktara biliyor demek o ki seriyi kesinlikle okumanızı öneriyorum. Son kitapta beni nelerin beklediğini de ayrıca merak ediyorum
Sus Barbatus! 2Faruk Duman · Yapı Kredi Yayınları · 2020344 okunma
Yakın zamanda okuduğum bir kitapta konunun uzmanı olan yazar, 'travmasız çocukluk yok' demişti. Doğrudur, herkesin çocukluğunda travmalar var belki ama bazıları için ortada bir çocukluk bile yok, sadece travmadan ibaret yıllar...
Hikayesini anlatanlardan Nile, diyor ki: "Bazı aileler parçalanmış bile değildir çünkü herhangi bir
Ahhh nasıl anlatsam bu kitabın ben de bıraktığı etkiyi.Doğu’da çalışmak kısmet olmamış bir öğretmen olarak,yazarın anlattıklarından adeta oraya gitmiş gibi Hakkari ve şartlarını yaşadım,iliklerime kadar hissettim oradaki dramı. Çok severek,keyif alarak okudum her satırı. Yazar aslen öğretmenlik yapmış bir dönem Hakkari’de. O yüzden bölge ve detaylarına,oradaki insan yapısına ,bakış açısına oldukça hakim. Yazarın şiirsel bir hikaye anlatımı var. İnanılmaz sade ve akıcı. Bir tür deneysel roman.
Ferit Edgü yü gerçekten takdir ettim ve çok başarılı buldum. Roman kahramanımız sürgün edilmiş bir denizci. Rakımın sıfır olduğu noktadan , en yüksek noktaya sürgün ediliyor ve orada çocuklara bir şeyler öğretmekle görevlendiriliyor. Bölgede yaşananlarsa içler acısı,adeta yürek dağlıyor. Hastalıktan sürekli ölen çocuklar,bebekler,insanlar…Coğrafi ve hava şartlarından ötürü geç ulaşan sağlık hizmetleri. Aynı zamanda da ihmal edilen bir bölge….Yazarın anlatım dili ve üslubu etkileyici idi. Çok akıcı.Kitabı çok rahat okuyorsunuz.Sürgün düşen denizcinin Hakkari gibi bir yerde sürekli sızlanıp,şartları eleştirip sızlanmak yerine,bembeyaz karlarla kaplı dağların ortasında kendi iç dünyasında yolculuğa çıkması ise muazzamdı. Hissetmeyen anlatamaz. Ben okurken iliklerime kadar hissettim. O akıcı üslupta,satır aralarında yazarın kendi ile olan iç hesaplaşmaları ,insanı uzun uzun düşünmeye itiyor. Hayata hiç bilmediğimiz bir noktadan bakmak için yeni kapılar aralıyor zihninizde. Kendi içimizde roman kahramanı ile birlikte yepyeni bir yolculuğa çıkmaya çağırıyor bizi…
“Şimdi bütün bu dualar /
bu iç çekişler ne işe yarayacak /
Orada birileri aşk gibi ölümün altında /
Onlar eriyip tükenirken /
birini sevmem ne işe yarayacak? /
Anlamıyor musun , /
kalbim kalmadı /
Ahhh güzel çocuklar…, beddualı çocuklar”
Politik İnceleme'de demokraside oy hak- kıyla ilgili bir paragraf yazmıştı. Spinoza burada, kocalarına bağımlı oldukları için kadınların da çocuklar gibi oy hakkı- nın dışında tutulması gerektiğini anlatır. Ardından doğru soruyu sorar: Kadınların kocalarına yönelik bu bağımlılıkları kültürel bir yapıdan mı kaynaklanmaktadır yoksa bizzat do- ğalarından mı? Spinoza hiç beklenmedik şekilde döneminin önyargılarına kapılır ve bize "kadınların konumunun doğal zayıflıklarının sonucu olduğunu söyler. Son derece zayıf olan bu savlaması hiçbir ampirik tespite dayanmaz:
Sayfa 125 - Türkiye İş Bankası / Çeviren:Aslı Sümer.
BAYAN MİNG 'İN HİÇ OLMAYAN ON ÇOCUĞU
Yazar: Eric Emmanuel Schmitt
"Yaratılış olarak hepimiz kardeş doğarız ve eğitimle birbirimizden farklılaşırız."
.
"Düşünmeden öğrenmek gereksizdir; öğrenmeden düşünmek tehlikelidir."
"HER GÜN İLERLEMEYEN İNSAN HER GÜN GERİLİYOR DEMEKTİR."
♡
Herkese Merhaba
Bugün sizlere
Orada birileri aşk gibi ölümün altında
Onlar eriyip tükenirken
birini sevmem ne işe yarayacak?
Anlamıyor musun,
kalbim kalmadı
Ahhh güzel çocuklar..., beddualı çocuklar