Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ne çok dikenleri vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı.
Sayfa 19
Didem Madak_ ‘Ah’lar Ağacı
"...Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah! Ahlat ahların ağacıydı, Yaşlanmaya başlayanların, İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı, Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, Öyleydi işte..."
Reklam
İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı,
Ve ah dedim sonra, Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir lanetten dolayı Herkes dişlerdi acı meyvelerini, Ve herkes söverdi ona. İsmini yazardı herkes onun bağrına, Ah derdi o, Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılamazdı. Ne çok dikenin var Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
Reklam
Ahlat ahların ağacıydı, Yaşlanmaya başlayanların, İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı, Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, Öyleydi işte.
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacınn Tanrım Ulaşılmazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
Sayfa 19 - Metis
Emekçi kadınlar günümüz kutlu olsun
1- Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı,
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası İnsan unutandır Ve insan unutulmaya mahkum olandır. Tanrı şöyle derdi o zaman : Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılamazdı Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
Reklam
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılamazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
Sesimin tonunu emanet ettiğim AHLAT AĞACINA...
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının Tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılamazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah!
Ahlat ahların ağacıydı, Yaşlanmaya başlayanların, İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı, Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, Öyleydi işte.
1.125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.