Bir kitap düşünün...
Henüz okumadığınız,
Kapağını dahi açmadığınız bir kitap...
Ne kadar yabancı geldi değil mi?
Şimdi bu kitabı okumadığınızı düşünün.
Belki de gerçekten okumadınız.
Kapağını dahi açmadınız.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
Ahmet arifin leyla erbile yolladığı mektuplar, bu hayatta kimbilir belki kaç milyon insan adını koyamadığı aşklara veda etmek zorunda kaldı. Mektuplarında şiiri, zulmü hasreti, sevgiyi, zindanı ana tema olarak görüyoruz. Ahmet arifin büyük bir tutkuyla sevip asla kavuşamadığı leyla erbile gönderdiği mektuplarında cennet ceheneme, cehennem cennete
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin?
Çünkü; bu dünyanın ve bu toprakların:
"İncinsen de incitme" diyen Mevlana'sı,
"Yaradılanı sev, yaradandan ötürü" diyen Yunus'u,
"Dili,dini,rengi ne olursa olsun iyiler iyidir" diyen Hacı Bektaş Veli'si,
"Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde
Şairlerin, yazarların mektupları vardır; sevgiliye, babaya, evlada yazılmış mektuplar. Ahmed Arif’in “Leylim Leylim”i de bunlardan biridir.
Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e seslenişi, serzenişi bir sevgiliye yakarış şeklindedir ki özel sayılacak hatta mahrem denilecek nitelikte mektupları da dikkat çekicidir kitabında. Arif, dost gördüğü, dost bildiği