Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bana ne!
Ayasofya karşısında altı minareli ve gayet zarif Sultanahmet Camii'nin bânîsi Birinci Ahmed Han, devletin içine düştüğü bazı sıkıntılar sebebiyle en yakın hizmetkârı vasıtasıyla Şeyhülislam Mehmed Efendi'ye: "Ümmet-i Muhammed'e ilahi yardım vaad olunmuşken Devlet-i Aliyye'nin üzerine çöken bu başıbozukluğun ve halkın perişanlığının sebebi nedir?" diye yazmış. Şeyhülislam cevabında, fetvalarda mutat olduğu üzere aynı kâğıda ve sultanın namesi altına uzun bir "be" harfi çektikten sonra "Bu iş beni ne alâkadar eder?" diye yazıp gönderir. Sultan bunu görünce, sualine şeyhülislamın itibar etmemiş olmasına mana vermez ve derhal huzuruna getirilmesini emreder. Padişahların şeyhülislamlara gösteregeldikleri iltifatı etmeyip onu azarlar ve: "Benim için bu kadar mühim bir işte nasıl 'bana ne' deyip cevap vermezsin?" diye sorar. Şeyhülislam şu manidar cevabı verir: "Hayır, sultanım; bilakis sizin sualinize çok dakik ve veciz surette cevap verdim. Her ne vakit devlet adamların ve milletin fertleri sadece kendini düşünür, herkesi alâkadar eden hususları düşünmez de 'o işten bana ne' derse artık belalar umumi olur." der. Sultan Birinci Ahmed Han, şeyhülislamın izahını çok beğenir ve ona üç hil'at giydirir.
Şeyh-ül-islâm Ahmed Nâmıkî Câmî, (Miftâh-ün-necât) kitâbında buyuruyor ki: Bir kimse tevbe ve istigfâr eder ve şartlarını yaparsa, her geçdiği sokak ve her oturduğu yer iftihâr eder. Ay, güneş, yıldızlar, onun için düâ eder. Kabri Cennet bağçesi olur. Böyle tevbe nasîb olmıyan kimse, böyle tevbe yapanlarla berâber olmalıdır. Hadîs-i şerîfde (İbâdetlerin en kıymetlisi, evliyâyı sevmekdir) buyuruldu ve (Tevbe ve istigfâr edenin bütün günâhları afv olur) buyuruldu.