Eşya ile uğraşmaya başlamışsın, demişti arkadaşım. Uzun zaman olmuş. Bunun üzerine konuşacaktık, vakit bulamadık. Daha doğrusu bulamadım.
Ahmet Arvasi diyor ki; eşyayı kavramak aklın, eşyaya anlam vermek zekânın işidir. Anlam özneldir, kavram ise nesnel. Eşya ile uğraşmak sözü, eşyayı anlamlandırma sürecime rastlamıştı. Zira insan uğraşmadan da kavrayabilir eşyayı. Görür, duyar, dokunur... Bir şekilde kavrar. Sonra unutsa bile kavramak basit düzeydir, yüzey anlamdır. Eşyayı anlamlandırmak, kişinin varlığını bilmesinden sonra başlar. İnsan var olduğunun, eşya ile temas ettiğinin bilincine ulaştığında anlamaya çalışır. Anlamazsa ölür çünkü. Bilinç, bu açlığın önüne geçmek için hayat sahibi birinin onu beslemesini bekler. Beslenmedikçe kemirecek bir şeyler arar. Önce aklın çemberini kemirir. Zekâya erişir. Onu hemen alt edemez. Zekâ, bu çatışmadan zaferle çıkmak için eşyaya kendi manasını, özünü sunmalı. Sunamazsa bilinç galibiyetin hırsıyla zekâyı korkutur. Bu korku ilelebet kâfi gelir. Her gün ölümle yüz yüzedir. Anlam her geçen gün ışığını kaybeder.
Ben anlatamadım. Ondan dinlemek isterdim. Bazen, hayır sıklıkla, onun kelimelerine şaşırıyorum. Mistik bir havası var.