Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bunlardan Prof. Dr. Ahmet Çelebi, "Medreselerin kuruluşu büyük vezir Nizâmülmülk sayesinde olmuştur. Bu medreseler, kurucusu Nizâmülmülk'e nisbet edilerek (el-Medârisü'n-Nizâmiyye) ismi ile tanınmışlardır" diyerek mevcut görüşü devam ettirmektedir. Yine Hüseyin Emin, Corci Zeydân ve G. Makdisi gibi araştırmacıların da bu yolu izleyerek Nizâmiye medreselerinin kurucusu olarak Nizâmülmülk'ü kabul ettikleri anlaşılmaktadır.
Gerek seng-i siyâh olsun gerekse atlas ü dibâ Garaz bir bâliş-i râhat bulmaktır ser altında İster kara taş olsun, isterse ipekli kumaşlar, Maksat rahat bir yastık bulmaktır baş altında. Hasan Çelebi
Reklam
"Birbirimiz için mi yaratıldık acaba?.." Pek çok yerde farklı kelimelerle aynı dertleri anlatmış, dualarımızda bile sanki birbirimizi tarif etmişiz. Faruk'un, " Biri olsa beni anlasa, biri olsa bende onu anlasam," duasına ilk cevap rahmetli Arif Çelebi'yken, ikincisi ben olmuşum. Keza o da benim aradığım aynamdı. Derttaşım. Derdimin ikinci yarısı...
Sayfa 571Kitabı okudu
250 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
ÇOK ESKİ ZAMANLAR DA YAŞAYAN DEDELERİMİZİN HAYATINI ,YAPTIĞI BULUŞLARI ,İNSANLIĞA OLAN KATKILARINI ,BAŞARILARINI ANLATIYOR ,İBNİ SİNA,İNBİ HALDUN,ALİ KUŞÇU,HAZERFEN AHMET ÇELEBİ VE DAHA ÇOK KİŞİDEN BAHSEDYOR MÜKO Bİ KİTAP ,NOLUR BENİ ÜNLÜ YAPIN BİLGE DEDEMLERİ SEVEN YAPSIN
Bilge Dedem 1
Bilge Dedem 1Handan Yalvaç Arıcı · Nesil Yayınları · 20176 okunma
İKTİDAR HIRSI KATLİAMI III. Murat 1595'de öldü. Ayasofya Camisi avlusundaki türbede 54 kişi yatmaktadır. Bunlardan 20'si oğlu, 23'ü kızıdır. Türbede yatan oğulların yaşı küçüktür, hatta altı aylık olanları bile vardır ama hepsinin ölüm tarihi 1595'tir. Peki 1595'de ne oldu? Saraya kıran mi girdi?.. Hayır, salgın da olmadı, kıran da... III. Murat öldükten sonra oğlu III. Mehmet tahta çıktı ve ilk işi de kardeşlerinin hepsini boğdurmak oldu. Babasının tabutu saraydan çıkarken gerisinden 39 tabut daha geliyordu. III. Mehmet, 19 erkek kardeşini ve 20 kız kardeşini öldürtmüştü! Bununla yetinmemiş babasının gebe eşlerini öldürtmüş ve ergenlik çağındaki iki kardeşinden gebe kalmış yedi cariyeyi denize attırmıştı. Genç şehzadelerden biri: "Beni kestanelerimi yedikten sonra boğun" diye yalvarıyordu! Kaynak /Evliya Çelebi "Bir şehzadenin daha emzirilirken annesinin kucağından sökülüp alındığını boğulduğunda emdiği sütün burnundan geldiğini" yazar. Saraydan tabutlar çıktığında Evliya Çelebi'nin naklettiğine göre "İstanbul halkının feryatlarını gökteki melekler duymuştu". III. Mehmet sadece bununla yetinmemiş 16 yaşındaki oğlunu da öldürtmüştür! III. Mehmet öldüğünde, I. Ahmet tahta oturdu. III. Mehmet'in cenazesi Ayasofya'ya götürüldü. Cenaze namazı kılınacaktı. Ama genç padişah gelmemişti! "Taht sahibi olmak için 39 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam babam da olsa katildir. Ben katil bir adamın cenazesini kılmam! Varın siz kılın!" diyerek daveti reddetti. [Alıntı) Kaynak Evliya Çelebi Seyahat Name
Allah ŞAHADETLERİNİ kabul etsin.
MEKANLARI CENNET OLSUN 2015-2016-2017 YILI TEMMUZ AYINDAN BERİ 1170 VATAN EVLADI ŞEHADETE ERDİ 1-ŞEHİT POLİS MEMURU BÜNYAMİN TORĞUT 2-ŞEHİT POLİS MEMURU OKAN ACAR 3-ŞEHİT POLİS MEMURU FEYYAZ YUMUŞAK 4-ŞEHİT UZMAN ONBAŞI MÜSELLİM ÜNAL 5-ŞEHİT ASTSUBAY MEHMET YALÇIN NANE 6-ŞEHİT POLİS MEMURU TANSU AYDIN 7-ŞEHİT ASTSUBAY İSMAİL YAVUZ 8-ŞEHİT UZMAN
Reklam
Türkiye'de masonluğun temeli, 1720 yılında Padişah Üçüncü Ahmet tarafından atılmıştır. Devlet adamlarından ilk mason Sadrazam Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve oğlu Sait Çelebidir. Sayfa 80 Kitabı okudu
"Oğlum, çiftleşme dönemin mi senin? Böyle de yapılmaz ki ama! Hangi tavuk yaklaşsın sana? Bak, bir dişi olarak söylüyorum, işin çok zor senin bu kafayla." Sinirlenmişti bu dediğime. Bir daha uçup duvara hızla kafa attı. Hezarfen Ahmet Çelebi bile bu kadar denememiştir. Olmuyorsa zorlama be kardeşim. "Derdin ne senin benimle?" diye bağırdım aşağıya doğru. " Manyak mısın be? Ne olur, git buradan!". "Gökçen!" Kepçük... Yetiş... Aşağıya bir bakış attım. Murathan yoktu. Sadece Chucky kılıklı horoz vardı. Allah seni bildiği gibi yapsın. Çiftleşecek tavuk bulama! Manyak!
Sayfa 104 - Gökçen AlptekinKitabı okuyor
Yeşil Türbe ve Ölüm
Çelebi Mehmed’in “çoluk çocuğuyla beraber yattığı türbede” hepimize mukadder olan korkunç akıbet, güzel bir günün sonunda bir akşam bahçesinde koklanan güller gibi hüzünlü bir hasret arasından duyulur; o, burada çinilerin solmaz mevsimi içinde o kadar kaybolmuş, erimiş, havadaki sükunetle, camlardan dökülen mehtap gölgeli ışığa inkılap etmiştir, hayat aşkı ve sanat onu o kadar benimsemiştir.
Sayfa 104 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
mart ayı okuduğum kitaplar
MART 26 Fergun Özelli - Kilitli Defter Lawrence Ferlinghetti - Şiirin O İnce Küllerini Toplayanlar John Fante - Büyük Açlık Abdüssamed Bilgili - I Harfinin Durumu Oktay Rifat - Latin Ozanlarından Çeviriler Oktay Rifat - Yunan Antologyası Yalçın Tosun - Kendini Tutan Su Charles Bukowski - Sıcak Su Müziği Onur Behramoğlu -
Reklam
Alaeddin Ali, Amasya’ya, Mehmed ise Manisa’ya gönderilmişti. Bu değişikliğin nedeni de bilinmiyor. Belki de büyük şehzade Alaeddin Ali’yi korumak için alman bir önlemdi. Eğer öyleyse bu önlem hiçbir işe yaramamıştı. Çünkü büyük ağabey Ahmed’in vefatından yaklaşık yedi yıl sonra Şehzade Alaeddin Ali bir saray suikastına kurban gidecekti. Artık tahta çıkacak tek çocuk kalmıştı: Mehmed Çelebi... Üstelik vuslat için çok da beklemeyecekti. Savaşlardan yorgun düşmüş, saray entrikalarından bıkmış, en sevdiği oğlunun ölüm acısını tatmış II. Murad, Veziriazam Çandarlı Halil’in karşı koymasına aldırmadan kendi eliyle teslim edecekti iktidarı oğluna. Hırslı, gözü pek şehzadenin istediği tam da buydu. Ama Amasya’da, Manisa’da devrin ulemasından aldığı eğitime, terbiyeye rağmen ne yazık ki Mehmed Çelebi henüz 12 yaşında bir çocuktu.
Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar muayyen bir devrin malı olan bir başkasını hatırlamıyorum. Bu devir haddizatında bir mucize, bir kahramanlık ve ruhaniyet devri olduğu için, Bursa, Türk ruhunun en halis ölçülerine kendiliğinden sahiptir, denebilir. Bu hakikati gayet iyi gören ve anlayan Evliya Çelebi, Bursa’dan bahsederken “ruhaniyetli bir şehirdir” der.
Sayfa 92 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Eski seyyahların tavan ve duvarlarının, kepenk ve sayvanlarının nakşını övdükleri, bazısının geniş pencerelerine şehrin en güzel manzaraları asılmış havuzlu, fiskiyeli, peykeli duvarlarına kehribar ağızlı çubuklar dizilmiş eski Türk kahvesi, İstanbul'un büyük hususiyetlerinden biriydi. Semtine göre orta sınıf halkla esnaf ve yeniçerilerin, deniz kenarındakilere kayıkçı ve balıkçıların devam ettiği bu kahvelerde meddahlar hikâyeler anlatırlar, saz şairleri şiir müsabakası yaparlar ve ramazan gecelerinde de bazılarında Karagöz oynatılırdı. Daha XVI. asır sonunda semt kahvelerine çok yüksek rütbeli memurların dışında münevver halkın da toplandığını biliyoruz. Birçok halk masalında kahve mühim bir yer tutar. Gerçekte bu kahveler, 1826'da çok sıkı şekilde kontrol edilen ve bir ara kapatılan berber dükkânlarıyla beraber şehir halkının mühim toplantı yeriydi. İş adamları bu kahvelerde birleşiyor, safdil ve meraklı şehirliler uzak memleketlerden dönen yolcuların garip sergüzeştlerle dolu hikâyelerini, seferden yeni dönmüş yeniçeri ve sipahilerin Kanije ve Uyvar muharebelerinin bizzat şahit oldukları safhalarını burada dinliyorlar, çetin anlarda efkârıumumiye denen şey bu kahvelerde hazırlanıyordu. Evliya Çelebi, Bursa kahvelerinde rakkas ve musikîşinaslardan bahsettiğine göre, yeniçerilerin kalabalık olduğu yerlerdeki kahvelerde bu gibi eğlenceler elbette eksik değildi.
Sayfa 165
Evliya Çelebi'ye göre camiin temel imamı, padişahın imamı olan, kendisine de hocalık eden Evliya Efendi, temel şeyhi Üsküdarlı Celvetî Şeyhi Aziz Mahmud Hüdayî Efendi, temel kadısı Karasümbülî Ali Efendi, mutemedi Kalender Paşa, temel nazırı Kemankeş Ali Paşa'dır. Bizzat Sultan Ahmed temelden çıkan toprağı eteğine doldurup taşımıştır.
Sayfa 142
1.297 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.