Ekonomik yapının sağlam ve istikrarlı olması, servet ve gelirin toplumun bireyleri arasında âdil dağıtılması, çağdaş siyasal kuruluşun sorunsuz yaşaması için zorunludur.
Sayfa 315Kitabı okudu
Faşizm ve Komünizm
Parti-devlet [...], bilgi akışı üzerinde mutlak denetim, kamplar sistemi. [...] Hukukun hor görülmesi, şiddetin yüceltilmesi, dine yönelik baskılar, partiye tapma, faşizm ve komünizmin ortak yanlarıdır. İki rejim de benzer devrimci tutkuları, burjuva bireyciliğine karşı beslenen nefreti, kurtuluşu tarihin akışına bırakmama kaygısını, halkın birliğine olan inancı, fanatik hoşgörüsüzlüğü harekete geçirirler. Siyasette temel olan bir şeye, ortak bir düşmana sahiptirler: Liberalizm ya da liberal demokrasi. Komünist için liberalizmin gerçeği faşizmde, faşist için ise komünizmdedir. Ama en azından ikisi de, onları birbirlerinden ayıran bu yalancı arabozucuyu ortadan kaldırmak konusunda hemfikirdirler. "Nazisme et communisme, la comparaison interdite", Tarihçi François Furet ile mülakat, L’Histoire, mart 1995
Sayfa 408Kitabı okudu
Reklam
FAŞİZMİN (PARTİ İDEOLOJİSİNİN) MEŞRULAŞTIRILMASINDA TARİH
Antik Roma dönemine sürekli göndermeler ve büyük arkeoloji çalışmaları ile (Roma’da imparatorluk forumlarının toprak altından çıkarılması) Mussolini, ulusal gururu onarmayı denedi.
Sayfa 375Kitabı okudu
Nitelik mi Nicelik mi
Türkiye’de 1927’de yapılan ilk sayımda, ülke nüfusu 13,6 milyon kişi çıkmıştı. O zamanın anlayışına göre bir ülkenin güçlü olabilmesi için kalabalık olması gerekiyordu. Dolayısıyla, Türkiye nüfusunun hızla artması amaçlandı. Gerçekten de, 75 yılda ülke nüfusu beş kattan fazla arttı. Oysa, yurttaşların niceliğinden çok, niteliği önemliydi.
Sayfa 315Kitabı okudu
"Köleleşmiş zihniyet"
Sen saatler boyunca kuyruklarda bekledikleri için onlara acıyorsun; ama onlar beklemeyi pek doğal buluyorlar. Ekmek, sebzeler sana berbat görünüyor; ama daha iyisi yok. Sana gösterilen eşyaları kaba buluyorsun; ama seçme şansı yok. Burada önemli olan, insanları daha iyisini beklerken olunabileceği kadar mutlu olduklarına ikna etmek; insanları başka her yerde onlardan daha az mutlu olunduğuna ikna etmek. Bu da ancak dış dünyayla tüm iletişim kesilerek başarılabilir. Paris’te de metro olduğunu söylediğimde kuşkuyla gülümsüyorlar. İçlerinden biri (üstelik bunlar çocuk değil, eğitim almış işçiler) Fransa’da da okullarımız olup olmadığını soruyor. Biraz daha bilgili bir başkası, omuzlarını silkiyor: Okullar, evet, Fransızlar’ın da okulları var, ama orada çocukları dövüyorlar. Bu bilgiyi güvenilir bir kaynaktan almış. [...] Bugün dünyadaki başka hiçbir ülkede, Hitler’in Almanyası’nda dahi, zihinlerin buradakinden daha az özgür, daha ürkek, daha köleleşmiş olduğunu sanmıyorum. André Gide, SSCB’den Dönüş (Paris, 1936).
Sayfa 404Kitabı okudu
Cumhuriyet
Öte yandan, Mustafa Kemal Paşa da cumhuriyet ilân etme yolunda kamuoyunun hazırlanmasını tercih etmişti. Bilindiği gibi cumhuriyet, bir "hükümet krizi"ne çözüm olarak ilân edilmiştir. Gerçekte ise bu kriz tümüyle yapaydı ve daha meclis açıldığı sırada tasarlanmıştı. Nitekim, meclisin açılmasından sonra kurulan Fethi (Okyar) Bey hükümetinde içişleri bakanı olmaması ve bu görevi de Fethi Bey'in üstlenmiş olması, cumhuriyetin ilânına doğru atılan ilk adımdı. Neden böyle yapıldığına dair doyurucu bir açıklama olmadığı gibi, Fethi Bey'in 24 Ekim'de içişleri bakanlığından istifasının da ciddi bir gerekçesi yoktu. Amaç, "Büyük Millet Meclis Hükümeti" sisteminin zaafını bahane ederek rejim değişikliği yapmaktı.
Reklam
NAZİLER ve PROPAGANDA
Büyük kitlelerin özümleme yeteneği çok sınırlı, sağduyusu zayıf, bellek boşluğu ise geniştir. Dolayısıyla her türlü etkili propaganda az sayıda önemli noktayla sınırlanmalı, bu noktalar dinleyicilerin en sonuncusuna kadar herkesin anafikri kavrayabilmesi için tek tip formüllerle gerektiği kadar tekrar edilmelidir. [...] Bir halk kitlesinin çoğunluğu ne profesörlerden, ne diplomatlardan oluşur. Soyut fikirlerle bu kitleye pek ulaşılamaz. Buna karşılık, onu duygusal alanda ele geçirmek daha kolaydır ve olumlu ya da olumsuz tüm tepkilerinin gizli dayanakları da bu alanda bulunur. [...]
Sayfa 394Kitabı okudu
Ahmet Kuyaş
Yakın toplumsal tarihimiz, başarısız deneyimleri, hayal kırıklıkları ve "biz adam olmayız"larla dolu sancılı bir demokrasi tarihidir. Tarih, günümüzün siyasal çekişmeleri doğrultusunda ve o çekişmelere bir tür cephanelik oluşturmak için yazıldığı müddetçe, bu değişmeyecek.
FAŞİSTLER - MUSSOLİNİ İKTİDARDA
Demokratik İtalya’nın kurumları korunmuştu, ama bunların gerçek anlamda hiçbir yetkesi yoktu. Parlamento faşist yöneticiler tarafından seçilen kişilerden oluşuyordu. Sonunda, 1939’da kurulan Faşyo ve Lonca Meclisi parlamentonun ye- rini aldı. Faşist Parti ve devlet arasında artık sıkı bir bağ oluşmuştu. Tüm siyasî yetkililer partiye katıldılar. Devletin en üst düzey organı olan Yüksek Faşizm Konseyi, bakanları, parti yetkililerini ve rejimin üst düzey yöneticilerini bir araya getiriyordu. Ama gerçekte iktidar Mussolini’nin elindeydi.
Sayfa 371Kitabı okudu
146 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Atlas Tarih - Sayı 62 (2020 Ocak-Şubat)
Bu sayıda Türkiye’nin yakın dönem siyasal yaşamında iki önemli kırılma noktasını büyük dosya konusu olarak ele alınmış. Bunlardan ilki 1876 yılı. Bu yıl art arda iki padişah tahttan indirildi ve Osmanlı ilk kez anayasal bir düzenle yönetilmeye başlandı. Türkiye tarihinde ikinci kırılma noktası 1920 yılında yaşandı. Son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ının toplantısı; İstanbul’un işgal edilerek Meclis-i Mebusan’ın basılması; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulması; Sèvres Antlaşması’nın imzalanması; Milli Mücadele’nin merkezi Ankara’yı kuşatan Kuva-yi Milliye karşıtı isyanların çıkması; Osmanlı’nın iki kadim payitahtı Bursa ve Edirne’nin yanı sıra Balıkesir ve Uşak’ın düşmesiyle sonuçlanan Yunan ileri harekâtı; Sovyet Rusya’nın Ankara’ya yardıma başlaması. Derginin konu baslıkları; -Sultan Abdülhamit’ten Papa XIII. Leon’a hediye -Ömer Paşa’nın piyanist eşi -Mahpusun sesi -Prof. Dr. Edhem Eldem ile söyleşi -V. Murat’ın torunu Osman Osmanoğlu ile söyleşi -Selanik basını: Nefir dergisi -En zor yıl: 1920 Doç. Dr. Ahmet Kuyaş ile söyleşi - Çarın ordusundan spor öğretmenliğine: Nadolsky -Pehlivan tefrikaları -Türkiye’de striptiz dansçıları -İraida Barry’nin İstanbul günleri -Cengiz Kahraman ile söyleşi -Fotoğrafçı Sébah & Joaillier’nin hikâyesi -Fabrizio Casaretto ile söyleşi
Atlas Tarih - Sayı 62 (Ocak-Şubat 2020)
Atlas Tarih - Sayı 62 (Ocak-Şubat 2020)Atlas Tarih Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 202019 okunma
Reklam
FAŞİZM - NAZİSİZM - KOMÜNİZM
Gerçekten her üç rejim de liberal demokrasinin karşı kuramını oluşturuyordu. Başlıca özellikleri şunlardı: - Şefin tanrısallaştırılması, - Tek parti tarafından denetlenen devlet, - Korku ortamı ve toplumun topyekûn parti-devlet tarafından denetlenmesi, - Muhaliflere karşı zulüm ve toplama kampları. Bireyi doğumundan ölümüne kadar tüm alanlarda kuşatma arzusu ile hareket eden bu rejimler, özgürlük kavramı ile bağdaşmıyorlardı.
Sayfa 407Kitabı okudu
Nazi Almanyası
En ufak bir hareketin bile Gestapo tarafından yetkililere bildirildiği bir ülkede rejime nasıl muhalefet gösterilebilir? Kuşkusuz milyonlarca Alman korkudan bir şey söyleyemedi, bazıları ise çıkarları gereği susmayı tercih etti. Rejimin zulmünü yaşamayanların çoğu, bu ulusal canlanış ideolojisine katıldı. Bunun dışında, bazı sosyal programların gerçekleştirilmesi (sosyal konutlar, tatiller) ve Versailles Antlaşması'nın yeniden gözden geçirilme talebi halkın gözünde rejimin popülerliğini arttırdı. Muhalifler toplama kamplarına götürüldü. Protestan ve Katolik Kiliseleri cılız bir sesle Hitler’in uygulamalarına tepki gösterdiler. 1933’te nazilerin Papalık’la imzaladıkları bir konkordato Katolik Kilisesi’nin rejimle işbirliği yaptığını düşündürüyordu. Buna karşılık, 1937 tarihli "Mit Brennender Sorge" başlıklı Papalık bildirgesi rejimi kınıyor, ancak Yahudilerin başlarına gelenlerden söz etmiyordu. 1939’dan önce rejimden kaçan Almanlar, dünyayı nazi tehlikesine karşı uyarmayı boşuna denediler.
Sayfa 390Kitabı okudu
FAŞİZM ve IRKÇILIK
Etiyopya savaşı sırasında başlatılan başka bir ırkçı propaganda da dinlerarası evlilikleri yasaklayan antisemit kararname- ler izledi. "Irk bilinci", Duce’ye göre "yeni insan"ın özelliklerinden biri olmalıydı.
Sayfa 375Kitabı okudu
Faşizm
Mussolini, faşizmin genel hatlarını belirlemeyi ilk kez 1932’de, felsefeci Gentile ile birlikte yazdığı "Faşizm" başlıklı bir ansiklopedi maddesiyle denedi. Bu makalede şöyle diyordu: "Devlet, karşında birey ve grubun göreli oldukları bir mutlaktır."
Sayfa 373Kitabı okudu
III. Meşrutiyet
Sultan VI. Mehmet Vahdettin'in, Damat Ferit Paşa'yı gönderip yerine Ali Rıza Paşa'yı sadrazam yapmasını ve yeni hükümete 7 Ekim 1919'da seçim çağrısı yaptırtmasını, halkın kendisine mutlak monark gözüyle bakmasından korkmasıyla açıklamak zorundayız. Nitekim, hasta olduğuna dair bir yalan uydurup, Müdafaa-i Hukukçuların çoğunluğu elde ettiği Meclis-i Mebusan'ın açılışına gelmemiştir. Hâlbuki, siyasetin cilvesi bu aşamada kendisine de pekâlâ yeni bir rol biçebilirdi. Çünkü Müdafaa-i Hukukçular Sivas'ta başlattıkları oyunu İstanbul'da da sürdürmüşler ve yeni seçim dönemine, "Dördüncü Devre-i İntihabiye" (Dördüncü Seçim Dönemi) demişler, yani II. Meşrutiyet hiç bitmemiş gibi davranmışlardı. Bununla da yetinmeyip sultana bir de cemile (hoşa gitmek için yaranma) yapmışlar ve kendilerine, önderleri Mustafa Kemal Paşa'nın isteğine karşın, "Müdafaa-i Hukuk Grubu" adını almayıp, sultan adına yapılan açılış konuşmasında geçen bir terimi, "Felah-ı Vatan" (Vatanın Kurtuluşu) terimini isim olarak benimsemişlerdi.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.