İslâm dışındaki tüm dinlerden ve inançlardan uzaklaşılıp, Kur'ân-ı Kerîm'e tâbi olunmadan mücerred bir îman yani sadece: "Muhammed Allâh'ın elçisidir, doğru bir insandır, dîni de doğrudur" demek kurtuluş için yeterli olsaydı, o zaman Ebû Tâlib'in kurtulmuş olması lazım gelirdi. Çünkü o ölümünden önce: وَلَقَدْ عَلِمْتُ بِأَنَّ دِينَ مُحَمَّدٍ مِنْ خَيْرِ أَدْيَانِ الْبَرِيَّةِ دِينًا " Gerçekten ben şunu iyice bildim ki Muhammed'in dîni, Din olma açısından yaratıkların sahip olduğu tüm dinlerin en hayırlısıdır" (İbni Hacer, el-İsabe, 7/236) demişti. Fakat tenkit olunmaktan ve "Ölüm korkusuyla din değiştirdi" denilerek aleyhine konuşul masından çekindiği için İslâm'a girmeyi kabul- lenemedi. Bu yüzden de cennete giremedi.
Sayfa 50 - Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık - 1.Baskı - 2013
Ama son devirde Ezher'in başına belâ olan ve masonluğa intisabı belgelerle tescilli olan Abduh, onun bu batıl görüşünün izleyicisi olan Süleyman Ateş ve onların bu yanlış görüşünü naklederek tanbura bir nağme daha ilave eden Hayrettin Karaman ve Bekir Karlığa gibiler, Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in, sahabenin ve on üç asır ulemâsının cumhurunun görüşüne zıt bir beyanda bulunmuş ve: "Îman şartları Yahudi ve Hristiyanlar için ikidir, onlar sadece Allâh'a ve âhirete inanmak- la cennete girebilirler" diyerek büyük bir iftira ortaya çıkarmışlardır.
Sayfa 32 - Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık - 1.Baskı - 2013
Reklam
".. Allâh-u Te'âlâ Kur'ân-ı Kerîm'in birçok âyet-i kerîmesinde Ehl-i Kitap olan Yahudi ve Hristiyanların âhirette bir bahane ortaya koyamaması için kendilerine âhir zaman Peygamberi Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi ve sellem)i gönderdiğini beyan etmiştir. "
Sayfa 11 - Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık - 1.Baskı - 2013
Rasûlüllâh (Sallallahu Aleyhi ve sellem)in, Rum kralı Hrakl'e yazdığı mektupta geçen أَسْلِمْ تَسْلَمْ يُؤْتِكَ اللَّهُ أَجْرَكَ مَرَّتَيْنِ فَإِنْ تَوَلَّيْتَ فَإِنَّ عَلَيْكَ إِثْمَ الْأَرِيسِيينَ.» "...İslâm'a gir ki kurtulasın! Allâh da sana ecrini iki kat versin. Eğer yüz çevirirsen, bütün etbâ'ının günahı senin üzerine yükle- necektir!" (Buhârî, Bed'ü'l-vahy: 1, no:7, 1/9) ifadeleriyle Hristiyanları İslam'a davet edişi kimsenin inkâr edemeyeceği bir hakîkattir.
Sayfa 11 - Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık - 1.Baskı - 2013
Allah-u Teâlâ Habîbine: يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ "Ey Rasûl! Sana Rabbinden indirilmiş olan vahyi tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini tebliğ etmiş olmazsın" (Mâide Süresi:67'den) buyurmuşken, bir Müslüman Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve sellem)in, bu tebliğ vazîfesini ihmal ettiğini nasıl düşünebilir?!
Sayfa 10 - Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık - 1.Baskı - 2013
Maalesef günümüz Müslümanları o hâle gelmişlerdir ki adamları hakkın mîzânıyla tar- tarak: "Allâh-u Te'âlâ'nın hakkı bütün hakların fevkindedir, kim olursa olsun ve ne söylerse söylesin, biz onu Kur'ân'a ve Sünnet'e arz ederiz, muvâfik düşerse alırız, değilse sırtlarımızın arkasına atarız" diyecek yerde, hakkı adamların sözleriyle tartarak: "Felan hoca büyük âlimdir, o ne dediyse doğrudur, onun sözü Kitab'a ve Sünnet'e uymasa da elbet bir bildiği vardır" demeye başlamışlardır.
Sayfa 3 - Cübbeli Ahmet Hoca Yayıncılık - 1.Baskı - 2013
Reklam
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.