ZİHİNLER ‘İTAATKAR’ OLUNCA
Değerli tarihçi Ahmet Yaşar Ocak, “Osmanlı İmparatorluğu ve İslam” adlı akademik eserinde, bu düşünme biçiminin, “Allah’a itaate eş derecede (yönetime) kayıtsız şartsız mutlak itaat edilmesi gereken bir otorite” anlayışının kökleştiğini anlatır. (sf. 119 vd.) Hem siyasi otorite hem düşünceler üzerindeki otoritelere itaat… Bu yüzden tenkit (eleştiri) zihniyeti gelişmedi. 15 ve 16 yüzyıllarda medresede yazılan 189 eserden sadece 20’si akli ilimlere aitti, kalan 169’u daha önce otoritelerin yazdığı dini eserlerin şerh ve yorumuydu. (s. 205 vd.)
Bu yüzden Kopernik’ler, Bruno’lar, Galileo’lar Avrupa’dan çıktığı gibi siyaset bilimi ve kamu hukuku alanlarında da Jean Bodin’ler, Thomas Morus’lar ve nihayet John Locke ve Montesquieu’ler de oradan çıktı. Müslümanlar ise kendi aydınlanma çağlarının ışıkları olan İbni Heysem’i, Farabi’yi, İbn Rüşd’ü unutmuştu. 17. Asırda İbn-i Rüsd’ün Osmanlı kütüphanelerinde 4 tanecik el yazması bulunurken, Avrupa’da matbaalarda baskı üstüne baskı yapıyordu!