XVI. asrın ortasına kadar Boğaziçi İstanbul'un hayatına hemen hemen uzaktan karışır. Vakıa her hükümdar şu veya bu köyü tercih ederek bir bahçe veya köşk yaptırır. Büyük vezirler ve devlet adamları bazen siyasî icaplarla, bazen de zevkleri için bazı köylerin imarına çalışırlar. Diğer taraftan Boğaziçi İstanbul'un her tarafı gibi ve hattâ biraz fazla müstahsildir, bu yüzde kendiliğinden teşekküller olur. İstinye ve Bebek, Karadeniz'e gidip gelen gemicilerin toplandıkları yerlerdi; Beykoz dalyanları XVI. asırdan beri mevcuttu. Fakat şehrin eğlence ve zevk hayatı daha ziyade Haliç ve Kâğıthane taraflarında idi. Tophane, Fındıklı, Beşiktaş gibi İstanbul'a çok yakın köyler hariç, Boğaz köyleri İstanbul için -bilhassa o zamanın vasıtalarıyla- ancak komşu semtlerdi. Fatih, Tokat Bahçesi'ni kurdurmuştu. II. Bayezıt sık sık bazı Boğaz köylerine gitmekten hoşlanırdı. Yavuz, Bebek'te Bebek Köşkü'nü yaptırmıştı. Kanunî, İstinye'yi sever, II. Selim, Beşiktaş Köşkü'nü, III. Murad Fındıklı Sarayı'nı yaptırırlar. Beşiktaş Köşkü'nü sahili doldurarak genişleten I. Ahmed'dir. Dolmabahçe adı bu devirden kaldı. Fakat saray uzun zaman Beşiktaş Sarayı adını kaybetmez. I. Ahmed, sık sık bu saraya gelirdi. Bu devirden itibaren Boğaz, İstanbul zevkine girmiş denebilir. Şiirde yavaş yavaş onun sesi işitilmeğe başlar.
Sayfa 178
Sen özgürsün Filistin! Duvarlar bunu bilmiyor. Bir çocuğun kalbinde büyüyen güller, Sana hayaller çiziyor.
Reklam
Çünkü zulüm hala vardı. Hakların yenilişi, insanın insana köle edilmeye çalışılması, inançların yok sayılması zamanın ayıbı olarak varlığını sürdürüyordu.
"Ama iyi insanlar var oldukça şeytan hiçbir zaman kazanamayacaktır."
Maria daima, o an 'İsa Efendimizin' el ayalarının değil de yüreğinin acıdığını söyler. Bir ihanetten de kaynaklanmaz bu acının sebebi. İnsanların, insan oldukları gerçeğini unutarak tanrının yarattığı bir başka insana böyle muameleler yapabilmesidir. Tanrı sözü karşısında şeytanın kazanmış görünmesidir.
Yıkılan, İsa değildir iki kez. Yıkılan insanlık onurudur.
Reklam
Böyledir zaten. Aranan, daima en sona bulunur. Tüm o boşuna arayış, kaderin bir oyunuyla aslında doğru kişinin değerinin anlaşılması için yaptırılmıştır. Dolayısıyla boşuna bir arayış sayılmaz.
Filistin'in güçlü kadınları, dolayısıyla güçlü bir Filistin'in yarınları vardı. Özgürlük görünecekse şayet bir gün ufukta; o özgürlüğü, inancını sahip olduğu tek silah olan taşlara yüklemiş bileklerden çok, bir teodolitin genişlettiği bakış açıları gösterecekti.
Ama erkekler, babaları öldüğünde büyürler biliyorum.
İnsanlar, insanı kendi ağırlığıyla biraz yalnız bırakmazlar. Fakat hiçbiri o yükün bir yanına el atayım demez.
Reklam
İnsan ne garip bir varlık. Cennete gitmek ister bir taraftan. Bir taraftansa cennete gidebilmek için ölmesi gerektiğini bilmez görünür.
İstediğiniz kadar kaybedin. Ama sabaha ölü uyanmayı dilediğiniz o geceleri size yaşatan insanları unutmayın. Ne olursa olsun unutmayın.
"Taş duvarı sağlam yapan, harç değil feliktir Aram." "En iyi terazi, insanın gözüdür Aram." "Mala aşınır, el aşınmaz Aram."
Kurnazlığın dini, dili, ırkı, coğrafyası olmuyor. Ve daima Abdullah gibi temiz kalpliler, çıkarcı olmamanın cezasını çekiyor.
Henüz büyükler kendi kirleriyle çocukların ruhlarını karartmayı beceremediklerinden çocuklar, yakanların gölgesinden habersiz, her türlü ön yargı ve art niyetin kıyısında bütün kapıları açabilirler bazen.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.