“Mevcud olan her şey Hakk’ın ta kendisidir. Dolayısıyla, bu suretlerde bilen, anlayan ve kabul eden haktır ve bir diğer surette bilmeyen, anlamayan ve inkar eden de yine haktır. İşte bu (sözü edilen hakikatler), hakkı tecelli yoluyla, ve aynı cem de müşahede yoluyla bilen kimsenin deneyimlediği bir şeydir.”