Hayatımız kalitesiz, ahval ümitsiz. Yerin yedi kat dibindeyiz.
Sayfa 43
ÜSTADIM EFENDİM içimiz temizlenir kalbimiz yunar mürşidin nazarında balkır bir uçkun nefesi deva olur sızımız diner gönlü şifahanedir sohbeti efsun ahval-i perişanım âfetzedeyim dil-i bîkararıma dâr'ül himmettir buhran-ı dünyadayım gurbetzedeyim fesâd-ı dimağıma beyt'ül hikmettir
Reklam
Rica ediyorum, anlayarak tekrar okuyalım. Kanımıza işleyene dek.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini, düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok nâmusait bir mahiyetde tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyaya emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten dahi elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerini siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!" -Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 20 Ekim 1927
Sayfa 192Kitabı okudu
Saygı değer efendiler, günlerce zamanınızı alan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonunda tarih olmuş bir dönemin öyküsüdür. Bunda ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebildiysem, kendimi mutlu sayacağım. Burada söylediklerimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun
Reklam
Handan Hala Dönderir
“Yüreğim acıyor görsene amca Bu dolap bu düzen doğru mu sence Bu Dünya han, saray, bizler de hancı”
Sayfa 116Kitabı okudu
Eski Günler
“Eski günlerimi hep özlüyorum Her günün ayrı bir hatırası var”
Neden ben suçsuz ve masum olduğum halde böyle devamlı bir zulme ve muannid bir işkenceye maruz kaldım? Neden bu musibetlerden kurtulamadım? Bu ahval adalet-i İlahiyeye muhalif düşmez mi? Bir çeyrek asırdır bu suallerin cevablarını bulamıyordum. Bana zulüm ve işkence yaptıklarının hakikî sebebini şimdi bildim. Ben kemal-i teessürle söylerim ki, benim suçum: Hizmet-i Kur'aniyemi maddî manevî terakkiyatıma, kemalâta âlet yapmakmış.
ey türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Reklam
Kalb, imanın mahalli olduğu gibi, en evvel Sâni'i arayan ve isteyen ve Sâni'in vücudunu(varlığını) delâili(delilleri) ile ilân eden, kalb ile vicdandır. Zira kalb, hayat malzemesini düşünürken, en büyük bir acze mâruz kaldığını hisseder etmez, derhal bir nokta-i istinadı(dayanak noktası); kezalik(bunun gibi), emellerin tenmiyesi (nemâlandırmak) için bir çare ararken, derhal bir nokta-i istimdadı aramağa başlar. Bu noktalar ise, iman il elde edilebilir. Demek, kalbin sem' ve basara hakk-ı takaddümü(önde bulunma hakkı) vardır. Kalbden maksad; sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir latife-i Rabbaniyyedir ki, mazhar-ı hissiyatı(hislerin ve duyguların aynası), vicdan; ma'kes-i efkârı(fikir ve düşüncelerin yansıdığı yer), dimağdır. Binaenaleyh, o latife-i Rabbaniyyeyi tazammun eden o et parçasına kalb tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki; o latife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı hizmet, cism-i sanevberînin cesede yaptığı hizmet gibidir. Evet, nasıl ki bütün aktar-ı bedene(bedenin her tarafına) mâ-ül hayatı(hayat suyu) neşreden o cism-i sanevberî bir makine-i hayattır; ve maddî hayat onun işlemesi ile kaimdir. Sekteye uğradığı zaman cesed de sukuta uğrar. Kezalik o latife-i Rabbaniye a'mâl ve ahvâl ve mâneviyatın hey'et-i mecmuasını hakikî bir nur-u hayat ile canlandırır, ışıklandırır; nur-u imanın sönmesi ile mâhiyeti, meyyit-i gayr-i müteharrik(hareketsiz ölü) gibi bir heykelden ibaret kalır.
Ahbâp da sınırlıdır Ahval de... Ahbap أَحْبَابٌ Ahval أَحْوَالٌ sorandır, geri kalanlar tanıdık...
İnsan, her ne ahval ve şerait içinde olursa olsun, mutlak güzelliğin meftunu ve meczubudur.
Sayfa 13 - Sufi KitapKitabı okudu
Hîç kes eyleyemez vakti gelince tevkîf Çâre ne tâ ezelî böyledir ahvâl-i cihân Mîhmân-hânedir ‘âlem gelen elbetde gider Kanı Lokmân u Süleymân u fülân ibni fülân
1. يَا عَز۪يزًا لَا يُضَامُ Ey şeref ve izzet ve kudret sıfatlarını cami' ve zulüm ve nâhak muameleye hedef olmayan Kâdir-i Zülcelal 2. يَا لَط۪يفًا لَا يُرَامُ Ey azamet ve kibriyası ile perdelenen, daim olan Zât-ı Kerim 3. يَا رَق۪يبًا لَا يَنَامُ Ey uyku ve gaflet gibi ahval-ı mahlûkiyeden arî ve beri, cümle âlemleri hıfz edici ve gözetici olan Hâlık-ı Zülkemal Mealli Cevşen - 32
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.