Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) , “öpücüğe varıncaya kadar” 244 zahire akseden her hususta çocuklar arasında müsavat emreder. Torunu Hz. Hasan ve Hüseyin (radıyallahu anhumâ) aynı anda su isterler. Hemen kalkan Resûlullah önce Hasan, sonra da Hüseyin’e suyu verir. Bundan Hasan’ı daha çok sevdiği hükmüne varmak isteyen Fâtıma’ya: “Hayır, ilk defa Hasan istedi.” cevabını verir. Resûlullah’ın bu davranışı, bilhassa kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine kadar ileri götürülen ayrımların yapıldığı bir cemiyette fevkalâde ehemmiyet taşır. Hatta illa da ayrım düşünülecekse bunu kızlar lehine tavsiye eder: “Bağış ve ihsanlarda çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım.” buyurur. Nitekim, bilhassa kılık-kıyafet ve tezyin hususunda, kızlara ayrı bir itina gösterdiği anlaşılmaktadır. Necâşi’nin hediyeleri arasından çıkan altın yüzüğü torunu Ümâme’ye verdiği gibi Üsâme (radıyallahu anh) için de: “Üsâme kız olsaydı, ben ona takılar takıp tezyin eder, cazip kılardım!” demiştir. Bu sözden, kız çocuklarını, devrin imkânlarına göre daha iyi tezyin ettiği anlaşılır.
Erkeğin hanımına harcadığı her şey sadakadır. Erkek hanımına su bile içirse onun ecri vardır
Sayfa 20 - Heysemi, Nûru’d-din ‘Ali İbn Ebi Bekr ve (v. 807/1404), Mecma’u’z-Zevâid ve Menba’ulFevâid, Beyrut, 1967, 4/324-325.Kitabı okudu
Reklam
1) Erkeğin Vazifesi İslâm, aile efradının maddî ihtiyaçlarını (gıda, yiyecek, mesken ve tedavi) karşılamak, terbiye, talim ve himayelerini sağlamak vazifesini erkeğe yükler. Hadislerde buna ilâveten “kadının yüzüne vurmamak, kötü sözlerle tahkir etmemek, ayıplamamak, evini terk etmemek” gibi başka temel hususlar da zikredilir
Kadınlarınızı nasıl köle –veya hayvan– döver gibi dövüyor, sonra da akşam olunca utanmadan, beraberce yatıyorsunuz?
Reklam
Medineli kadınlar pek çok hususî meselede Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) zevcelerini aracı olarak kullanarak sorularını sormuşlardır. Resûlullah’ın (aleyhissalatu vesselam) kinayeli ve örtülü olarak verdiği cevapları anlayamayan kadınlar olunca onlar açıklayıvermişlerdir. Rivayetler, bilhassa Hz. Âişe’nin soru sormada cesur olduğunu, bilmediği, anlamadığı bir şey işitecek olsa mutlaka sorduğunu belirtir. Aleyhissalatu Vesselam vukua gelmeyen, akla gelebilecek her şeyin sorulmasını yasaklamış ise de günlük yaşayışla, dinin tatbikatıyla ilgili soruları teşvikkâr olmuş, cevapsız bırakmamıştır. Şu rivayet manidardır. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ümmü Süleym bir gün Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve sellem) gelerek: “Yâ Resûlallah! Kadın rüyasında erkeğin rüyada gördüğünü görünce (yani ihtilam olunca) gusül gerekir mi?” diye sordu. Orada hazır olan Hz. Âişe: “Ey Ümmü Süleym, kadınları rezil ettin, Allah canını almasın.” dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Hz. Âişe’ye: “Hayır, kadınları rezil eden asıl sensin. Bırak onu, Ensar kadınları fıkıhtan sual ediyorlar. Evet ey Ümmü Süleym, gusletmesi gerekir.” cevabını verdi. Hz. Peygamber, burada olduğu gibi, örfen utandırıcı meselelerde bile çekingen olmamaya çalışmıştır. Bu çeşit soruları cevaplarken “Allah (celle celâluhû) gerçeği açıklamaktan çekinmez!” mealindeki âyeti okurdu.
2) Kadının Vazifesi Kadın, kocasına karşı şu vazifelerle mükelleftir: Erkeğin yatağını başkasına çiğnetmemek, eve razı olmadığı kimseyi almamak, kocası arzu ettiği zaman nefsini men etmemek, izni olmadan evinden hiçbir şey vermemek, evinden izinsiz ayrılmamak, meşru emirlere itaat etmek.
Efendimiz (aleyhissalatu vesselam), terbiyesinde olan çocuklara karşı davranışlarını sevgi ve müsamaha üzerine bina etmiştir. Hatalarını tashihte de aynı yolda devam etmiş, azar, tenkit, tahkir, surat ekşitme gibi yollara başvurmamıştır. Hz. Enes’ten bu konuda yapılan muhtelif rivayetleri şöyle birleştirmek mümkündür: “Hazerde ve seferde on yıl
168 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.