İvan İlyiç onca insanın yaşadığı şu koca kentte, onca eş dost arasında ve onca aile üyesiyle birlikteyken, ne denizlerin dibinde, ne de toprağın binlerce metre altında bir benzeri daha bulunamayacak korkunç bir yalnızlıkla yüzü divanın arkalığına dönük yatarken, yalnızca geçmişin hayaliyle yaşıyordu.
Sayfa 74
Geçmişin hayaliyle yaşamak...
İvan İlyiç onca insanın yaşadığı şu koca kentte, onca eş dost arasında ve onca aile üyesiyle birlikteyken, ne denizlerin dibinde, ne de toprağın binlerce metre altında bir benzeri daha bulunamayacak korkunç bir yalnızlıkla yüzü divanın arkalığına dönük yatarken, yalnızca geçmişin hayaliyle yaşıyordu.
Reklam
Kıtlık Zihniyeti’ne sahip insanlar, şöhret ve başarıyı, güç ya da kazancı, bunların sağlanmasına yardım eden kişilerle bile paylaşmakta zorluk çekerler. Ayrıca başkalarının –hatta bazen özelikle kendi aile üyelerinin ya da yakın dost ve ortaklarınınbaşarılarına sevinmekte de zorlanırlar. Birisi özel bir itibar ya da şans eseri bir şey kazandığında veya dikkat çekici bir başarıya ulaştığında, kendilerinden bir şey alınmış gibi hissederler. Başkalarının başarılarına sevindiklerini söylerler, ama aslında içlerini bir kurt kemirir. Kendileriyle ilgili değer yargılarının kaynağı, kıyaslanmadır. Bir başkasının başarısı ise, bir dereceye kadar onların başarısızlığı anlamına gelir. Sadece belirli sayıda öğrenci “A” alabilir; sadece bir kişi “bir numara” olabilir. “Kazanmak”, sadece “yenmek” anlamına gelir. Kıtlık Zihniyeti’ne sahip biri, çoğu zaman gizlice başkalarının şansının yaver gitmemesini umar; korkunç değilse de, “hadlerini bildirecek” kadar, kabul edilebilir düzeyde kısmetsiz olmalarını diler. Her zaman kıyaslar, her zaman yarışır. Kendi değer duygusunu artırmak için, bütün enerjisini nesnelere ya da diğer insanlara sahip çıkmaya harcar. Başkalarının, kendisinin istediği gibi olmasını arzu eder. Çoğu zaman onları birbirlerine benzetmeye çalışır. Çevresini her şeye “evet” diyen, kendisine meydan okumayan daha zayıf insanlarla doldurur. Kıtlık Zihniyetindeki insanların, üyelerinin birbirini tamamladığı bir ekibe girmeleri zordur. Farklılıkları itaatsizlik ve sadakatsizlik gibi görürler.
“İvan İlyiç onca insanın yaşadığı şu koca kentte, onca eş dost arasında ve onca aile üyesiyle birlikteyken,ne denizlerin dibinde ne de toprağın binlerce metre altında bir benzeri daha bulunamayacak korkunç bir yalnızlıkla...yalnızca geçmişin hayaliyle yaşıyordu.”
Çoklarımız ya aile,eş dost ve arkadaş tazyiki ve telkini ile;yahut daha kötüsü,sırf tesadüflerin ve hayati ihtiyaçların sevkine tabi olarak meslek tutuyoruz.
Sayfa 48
İnsanın olası mutluluğunun ölçüsü bireyselliğiyle önceden belirlenmiştir. Özellikle zihinsel gücünün sınırları, yüksek bir hazzı alma yeteneğini sonsuza dek belirlemiştir. Bu sınırlar darsa, dışarıdan gelen tüm çabalar, insanların ve şansın onun için tüm yaptıkları, o kişiyi sıradan, yarı hayvansı insani mutluluğun ve hoşnutluğun ötesine geçiremezler: O kişi duyusal zevklere, rahat ve keyifli aile yaşamına, düşük bir dost canlılığına ve kaba saba bir zaman öldürmeye bağlı kalır: Eğitim bile, bir bütün olarak onun bu çemberini genişletemez, genişletebilse bile, bu çok kısıtlı kalır. Çünkü en yüksek, en çeşitli ve en kalıcı hazlar, zihinsel hazlardır; gençliğimizde bu konuda ne denli çok yanılsak da bu hazlar zihinsel güce bağlıdırlar. Buradan, mutluluğumuzun ne olduğumuza, bireyselliğimize ne denli bağlı olduğu anlaşılıyor; oysa bu konuda çoğu kez akla gelen, yalnızca yazgımız, neye sahip olduğumuz ya da neyi temsil ettiğimizdir. Ama yazgı iyileşebilir: Ayrıca, iç dünyası zengin olan bir kişi yazgıdan çok şey beklemez; buna karşılık bir aptal, sonuna dek bir aptal olarak, bir hödük olarak kalır; isterse kendisi cennette, etrafı hurilerle çevrili olsun.
Reklam
817 öğeden 801 ile 810 arasındakiler gösteriliyor.