Bir düşünür, hoşumuza gitmeyen bir önerme ortaya koyduğunda onu daha sert eleştiririz. Oysa bunu hoşumuza giden bir önerme ortaya koyduğunda yapmak daha akıllıcadır.
Bir insanın yüksekliyini duymak ve ya görmek istemeyen ve ya göre bilmeyen bir kimse onda daha önemsiz, daha alçak olan şeylere daha bir sert bakışla bakar. Bu bakışla da kendini ele verir.
Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi? En basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden, amaç edin- diğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın orta- sına atıverelim mi? Kendini yönetmeyi beceremeyen kişile- ri, toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? Yoksa, toplu eylemlerde kütlele- rin başına belâ olan zayıf kişilikleri önce sert ve sıkı bir sı- navdan mı geçirmeli