lstanbul öğretmendeyken yüksek öğretmeni bitirmek üzere olan Nihal Atsız'la tanıştık bir gün. Bulgaristan'dan geldiğimi öğrenince, büyük ilgi gösterdi bana. Hemen hemen akran sayılacak yaşlardaydık. Coşkulu, tutkulu bir gençti. Yetişme yıllarımı, Gospodin Şarankovu okuldan attırışımızı anlatınca, daha bir dört elle sarıldı bana.
Fikirlerini öğrendikçe Atsız'ın, Şarankov'un başka türlüsü olduğunu anladım. Aynı heyecan, başkalarına aynı tepeden bakış.. Aynı bayrak altında toplanacaktı bir gün bütün Türkler. Yeryüzünde çoktuk. Bozkurt, gene öne düşecek. Türklük dünyayı titretecekti. Soyu bozuklar, bir türlü anlamak istemiyorlardı bunu. Dikkat ediyordu böylelerine, ya anası, ya dedesi bozuk çıkıyordu..
Sık sık görüşüyorduk. Beni katıksız Türk sayıyordu. Her düşünürün, yazarın şeceresine bakmalı, düşüncelerinden önce soy temizliğine önem vermeliydik. Sonra başlıyordu saymağa Akif Arnavuttu, Şemsettin Sami, Mustafa Kemal...
Evet evet, soy temizliği esastı.
Gittikçe tutarsızlaşıyordu bana göre. Bu mantık, bu bakışla saf Türk bulmak zorlaşıyordu. Dedim ya, Şarankov'un başka türlüsüydü adam canım..
Evlendiği, eşinin Varna'dan döndüğü güne değinsürdü ilişkimiz.
Onu sapık düşünceleriyle başbaşa bırakıp bir daha semtine uğramadım.