Akif'in şiirlerindeyse fikir, eşya, insan ve zaman öyle bir kaynaşma içindedir ki, tezi şiirden ve şairden koparmak ve ayırmak mümkün değildir. Can ve ruhu, yaşayan insandan ancak ölümün çekip alabileceği gibi.
*
Umudunu hiç kaybetmedi. Vaaz kürsüsünde ateşti, cephede mitralyöz. İstiklâl savaşında, adeta aç ve cephanesiz orduya onun şiiri adeta ekmekti ve cephaneydi.
*
Faniliğin kaçınılmaz bir gerçeği olarak sona eren muhteşem Osmanlı çağının son ve başlayan Türkiye'nin ilk kahramanlık figürlerinin şiirini yapan, ebedî anıtlarını diken yalnız Âkif'tir: Çanakkale Şehitleri Destanı ve İstiklâl Marşı.
*
Fakat ölen Âkif toprağa düşen bir tohum gibiydi. Toprağa bir kar düştü. Sonra mevsim geçti, hava ısındı. Âkif topraktan binlerce Âkif olarak fışkırdı. Âkif bugün ölmedi, bugün doğdu. Bugün diriliyor.
*
Ölüm bir son değil bir başlangıçtır. Nitekim ölülerin arkasından okuduğumuz Fatiha da, Kur'anı Kerim'in başlangıç suresidir.
*
Ölü, bu hayattan üstün ve ileri yeni bir hayat başlayandır. Hele, ölen, kendini bir ideale adamış insansa, o her iki dünyada da, yeni bir hayata başlamıştır.