Merhum Mehmet Akif'in sözü geliyor aklıma:
Hiç İbret alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?
Evet tarih iyi okumamız iyi bilmemiz gerekiyor ki geçmişten ders çıkarılsın,ibret alınsın,geçmiş ile gelecek arasında bağ kurulsun, daha iyi anlaşılsın.
Dikkat ederseniz, tarihte hep kötüler tekerrür ediyor ama hala ibret alınmıyor, aynı şeyler hala yaşanıyor.
Kuran'ı Kerim bize neden 2 bin yıl önce yaşamış gitmiş olan bir zalim olan Firavun'dan bahseder?Hiç düşündünüz mü?
Çünkü,ibret alınması ve benzerlikler ortaya konulularak ders çıkarılması,günümüze dair mesajlar var ki ortaya konulması gerekiyor.
Ve tarih okumadığımız,ders çıkaramadığımız için hep tekerrür ediyor!
Yazarın, bu kitabı kaleme almasındaki sebebte tarihi olaylar ve yönetimleri iyi okumamız ve dersler çıkarmamız...
tabiki tavsiye ediyorum ve herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Geçmişi bilmeyen geleceğe yön veremez!
Bir zamanlar Basra vilayetinin halkı İbrahim-i Edhem hazretlerine müracaat ederek dualarının kabul olunmadığından şikayet etmişler. "Halbuki Cenâb-ı Hakk'ın duaların kabul olunacağına dair sözü vardır." demişler. İbrahim-i Edhem hazretleri cevaben şöyle buyurmuşlar:
"On şeyden dolayı sizin kalpleriniz ölmüştür. Tabiatiyle
Yanında hiçbir şeyi yoktu. Mısır'dan gittiği gibi dönmüştü. Yepyeni bir şapka, milletin vekillerine meclis tarafından hediye edilen bir mavzer, İstiklal madalyası ve bir de fakfon saat. Bu saat Yeni Cami ayarlıydı, çalınmasına mani olsun diye bir meşin kordonu vardı. Akif'in dostu, onun verdiği sözü bu saatle tuttuğunu, buluşmaya geç gelenlerin ne kadar geç kaldığını gene bu saatle ispat ettiğini çok görmüştü. Bu saatin yanlış olduğunu ona kimse söyleyemezdi.
İngilizler ateş hattı ve siperlerin gerisinde kendilerine prefabrik bir kilise yaparlar. Bir pazar günü Teğmen Festings beş altı askeriyle birlikte bu kiliseye giderler. Silahsızdırlar ve ellerinde sadece İncil vardır. Dönüşte nasıl olduysa yollarını şaşırır, Türk siperlerinin hattına girerler. Bir çavuş bunları esir alır. Teğmen Festings, çavuşa: "Bizi bırakmalısın! Çünkü sizin dininizde silahsız düşmanı esir almak olmaz. Biz sadece ibadet için gidiyoruz" der. Çavuş yine de kendi karar vermek istemez, onları komutanına götürür. Türk teğmen onları dinledikten sonra: "Sadece ibadet için geldiğinize, kutsal kitabınız adına yemin eder misiniz?" deyince, onlarda yemin ederler ve serbest bırakılırlar.
İnsanlık adına verdiğimiz ders o kadar fazladır ki anlatmakla ciltlere sığmaz. Fazilet odur ki düşman dahi takdir etsin demiştik. Bu mevzu da bizi düşman olarak Çanakkale'ye gelen Avusturyalı asker A.R. Ditterich'in tespitleri anlatsın:
"Çıkarmadan önce bizlere resmen Türklerin yaralı ve esirleri sakat bırakıp işkence ederek öldürdükleri söylenmişti. O zamandan bugüne bu tür rapor ve haberlerin doğru olmadığını artık anlaşılmış bulunmaktadır."
Burada da son sözü, sözü en iyi söyleyen ve Çanakkale'yi ruhunda yaşayan dertli şair Mehmet Akif'e bırakalım.
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!
Merhaba kitap severler;
Serinin devam kitabı #şafakvaktifecir ile arayı uzatmadan peşpeşe paylaşım yapmak istedim.
İlk kitap Zeynep'in kaçırılmasıyla zirvede heyecanla bıraktığım okuma devam kitabı gelince bir çırpıda inceledim.
Şafak Vakti Fecir ilk kitaba göre daha az sayfaları olması beni aşırı üzdü.Zeynep'in içsel sesi oldukca
_Prens Said Halim Paşa, Mısır eski valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu ve 1913-1916 arası Osmanlı Sadrazamı olarak hükümetin başıdır. İttihat Terakki üyesi, Meşrutiyetçi ve muhafazakar islamcılığın en öndeki temsilcilerindendir. Meseleleri İslamcılık açısından ele almıştır. Devletin kurtuluşu için batı kanunlarını değil, şeriatın
_Ben sana bok demem. Boklar duyar ar eder. Bir zerren düşse boka, onu da mundar eder. Tanrı senin hamurunu, necasetle yoğurmuş. Anan seni sıçar iken, yanlışlıkla doğurmuş.
_Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararım içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye. Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim
_Göbekler perçin olmuş, hava geçmez aradan.
Cuma gününden herkese merhaba
Ah yoruma nasıl başlayacağımı bilmiyorum, ama ilk defa bir yoruma "ısrarla tavsiyemdir " diyerek başlamak istiyorum.
Direkt ısrarla tavsiye ettiğin kitap hangisi diye tabii ki merak ediyorsunuzdur. Sözü daha fazla uzatmadan söyleyim Özlem Binel tarafından kaleme alınan, Sırbende'nin devam kitabı
"Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin."
Yusuf suresinin aklımda sımsıkı kalan ayetlerinden biridir yukarıda alıntıladığım ayet. Ayetin orijinalde şehir kelimesi geçmiyor, o yüzden parantez içerisinde belirtilmiş mealinde. Geçen haftalarda merhum Akif Emre'nin Mekanı Paranteze Almadan isimli
1) Siyasi Durum
a. Osmanlı'nın Müttefik Bulma Çabaları
Bir umumi harp çıkacağı belliydi. Osmanlı önce İngilizlere yanaşsa da kabul edilmedi. Önceden beri geliştirilmekte olan Almanya ile ilişkiler sonucunda Avusturya'nın da desteğiyle Almanya'yla anlaşma imzalandı. (2 Ağustos 1914)
Bu anlaşma öncesinde Rusya'nın notaları