Şark'ta akıl ile gönül daima mücadele halindedir. Bu bakımdan bilim ile tasavvuf, medrese ile Tekke asırlarca sıkışıp durmuşlardır. Batı, mihvere aklı yerleştirdiği ve gönle fazla iltifat etmediği için akli ilimlerde fevkalade terakki kaydetmiştir. Çünkü onun bakış açısında ruh ve gönül endişesi yoktur. O, vakıayı yalnızca illiyet (nedensellik) açısından inceler ve değerlendirir. Halbuki Şark, aynı vakıanın arkasında bir hüsn-i ta'lil (güzel sebebe bağlama), yani bir ruh arar. Ay tutulması Batılı için karanlıkta geçen bir süreden ibarettir. Ancak Doğulu bununla sevgilinin yüzünün görünmez olduğu sonucunu çıkarmaya hazırdır. Yani birincisi vakıanın bilimsel yönü ile alakalıdır (akıl); ancak diğeri onu gönlüyle okumaktadır.